Manşet

5 Nisan 2007 Perşembe

aynam kırıldı

tanımın farklı.aşkı tanımlamak aşka aşk demek kadar saçma.herkesin kelimesi ayrı en az yankısı kadar.aşk düşüncesidir aşk hissini büyüten.bu fikri onu gördüğüm anda kavradım.korkuyu yenmek üstüne gitmekle çözümlenir diye üstüne üstüne gittim.aşık olma korkumu yendiğim an bırakmıştım silahlarımı yere.
ellerimi arkamda bağladım.tuttu.elimi bırakmasından korktuğum için bıraksaydım elini,tutmaya devam ederdi eminim.
beni bırakacak korkusu yüzünden bırakıp gitseydim,kalırdı.yaşamaya değil,yok olmaya hevesli görünseydim korkum yüzünden var olacaktı.
keşkeleri bırakabilsem yerini iyi kilere bırakacağından emin olduğum kadar eminim tüm bunlardan.
ve tüm bu cümleleri kurarken bile pişman oluşum,kırılacak die içimde sakladığım bir aynayı yere atmayı başardığım an gerçekliğini yitirecek.
aynada gördüklerim benimle olmaya devam edicek.
biliyorum.



adını söyleyip elini uzattığı anda tokalaşmakta tereddüt etmeyişim korkusuz,kaygısız,kaybedecek birşeyi olmayan bir kadın silüetiyle eşdeğerdi.
kaybedecek birşeyi olmayan insanlardan korkmalı cümlesine takılıydı düşüncem.
sonra tanımaya çalışmaya karar verdim onu.
itiraf etmeliyim ki hiç zorlanmadım göründüğü kadarını değil görünmeyen yanlarını da keşfederken.


benim gibi tutup sandalyeyi benim koyduğum yerine koyardı masanın.
benim baktığım yere bakıp benim gördüğüm ayrıntıları seçerdi algısı.
benim gibi kahkaha atar,benim akıttığım yere akıtırdı gözünün yaşını.
en derine.
ondan bahsederken gibi kelimesini kullanmak bile saçmaydı.tıpkısının aynısı,aynası.
okuyor olsaydı o da saçma bulurdu,eminim.


bir gün bir zarf attım posta kutusuna.
okumak için açtığında gördüklerinden emin olmak için beni aradı.
korkmuştu biraz biliyorum.
anladıklarını ısrarla onaylatma çabası bundandı.
ilk harfleri o yüzden o yazdı tenime,zarftan çıkan boş zarfın üzerine.
ben olsaydım,ben de onun yaptığını yapardım.


bir gün öyle bir endişelendi ki düşüp bayılacak sandım,endişesine yenilecek.
aynı endişeyi ağır bir yük gibi içimde taşıyan bendim oysa.
o dile getirdi.konuştuk,görüştük,endişelerimizi erteledik.
sonra aynadaki görüntüm bi hokkabaz gibi taklalar atmaya başladı coşkuyla.
kayıp sirkin şirin veledi.
mordu rengi.


o da ben de endişelerimizi derine gömdük.
öyle sandım.
sonra aynadaki görüntüm beni kandırmaya başladı.
aldatmaya demiyorum çünkü aldanmazdım.kandırmaya,kandım.


içindeki büyüdü,biliyorum.
ben safça aynaya bakarken görüntü benim aynayla aramdaki mesafenin iki katından çok daha uzağa gitmeye başladı.
dur dedim,gitme.geçicem aynanın karşısına yine.
görüntü sana söylüyorum kal orda,gitme.


koştum.
kendimi aynanın karşısında bulduğumda baktım görüntü yok.
elimi uzatıyorum hareket etmiyo eli.
yüzümü uzatıyorum gidiyo yüzü öteye.
hayatta en korktuğum şey.
oysa biliyorum ben korkmasaydım ,gittiğim yerde kalsaydım,içimde değil dışımda saklasaydım aynayı görünen göründüğü yerde görüntü olarak kalırdı.
aynam kırıldı.


şimdi ben kırık bir aynayla...
parçalarını bir araya getirmeye çalışsam da,olmuyor.
yeni cümleler kurmak için aynaya değil kendine bakmak gerek.
biliyorum.

Herkese göster : Tweet This ! Share On Facebook ! Share On Google Plus ! Add To Del.icio.us ! Share On Digg ! Share On Reddit ! Share On LinkedIn ! Pin It ! Post To Blogger ! Share On StumbleUpon ! Share On Friend Feed ! Share On MySpace ! Share On Yahoo Buzz ! Get These Share Buttons ! Google Bookmark ! Create PDF And Print Friendly ! Blog Feed !

0 yorum: on " "

Yorum Gönder