Manşet

5 Nisan 2007 Perşembe

ÖLMENİ İSTEMİYORUM

"Bunların hepsi bir bütün olduğunda daha değerlidir." dedi kadın. Onun için "an değil, "zaman"dı önemli olan... Bir an için ömür çürütmektense gelecek zamanını nasıl geçireceğine bakardı her daim. Acı çekmeyi sevmezdi. Sızıya önem vermezdi. Söylenmiş sözleri,birileri adına kurulmuş cümleleri hiç ama hiç düşünmezdi.

Buzdolabının üzerine mıknatıslı dolap süsleriyle kondurulmuş bir resmini görse giden sevgilinin, onu çıkarıp alır ve ifadesiz bir suratla,umarsızca çöpe atardı. Bunun onun için hiçbir önemi yoktu. Önemli olan saat üçte kuafördeki randevusuydu.Sonra bu kadın sokaklarda avare avare dolaşmayı pek sevmezdi. Gideceği yere hep taksiyle giderdi. Bomboş yolda müziği son ses açıp süratli bir şekilde araba kullanmayı da sevmezdi, gittiği alışveriş merkezinde park yeri aramayı da... Her seferinde taksiyi seçmesi bundandı.

Bir gün hayatında huzursuzluk yaratmaya başladığı anda artık onun için önemsizleşen giden eski sevgiliden mektup geldi. Kuaförden döndüğünde apartmanın sol tarafındaki posta kutularına baktığı zaman göremediği bir mektuptu bu. Evin içine ilk girdiği anda göze çarpan bir yerde de değildi. Ancak duş almak için banyoya girdiğinde fark edebildi klozetin üzerinde duran siyah zarfı. Önce ürktü, huzursuz hissetti ki bunu hiç sevmezdi. Yarı çıplak bir şekilde klozetin üzerine oturup okumaya başladı merakına yenilip. Normalde asla banyoyu amacı dışında kullanmazdı oysa...

"Önce oku!" diye başlıyordu mektup. "Çöpe atmadan önce lütfen oku. Bunu bir mektup olarak değil de gaipten gelen bir ses olarak algıla ve söyleyebileceklerine kulak ver yaşamın için bir an olsun. Yazabil diye yazıyorum ileride... Yaşayabil diye..." diye devam ediyordu.
(giden eski sevgilinin kadının hayatında öyle çok da önemli bir yeri yoktu ve yaşamı için o kadar da büyük anlamları olan cümleler kurabileceğini sanmıyordu. )

"Neden gittiğimi söylemeliyim sana,yapacağım açıklamadan ne anlayabileceğini bildiğim bir açıklama yapacağım ama yine de okumanı istiyorum. Lütfen oku!"
(Kadının suratında alaycı bir tebessüm oluştu. Bu adam gerçekten de söyleyeceklerinin ciddiye alınması istiyor,bu konuda garip bir şekilde ısrar ediyordu.)

"Bir sabah, uykudaki haline aşık olduğum bir kadının yanından kalkıp eşyalarımı toplayacağım ve sonra kapıyı çekip gideceğim arkama son kez bakmadan, kokunu duyarsam gidemem belki, diye bir karar aldığımda dışarıda yemek yiyorduk. Sen bifteğini bıçakla düzgün karelere ayırıyor, ağzına götürüyor ve yavaş, uzun bir şekilde çiğniyordun yirmi bilmem kaç kez."
(kadın o geceye dönmek istedi ama dönemedi,sayısız kere yemek yemişlerdi dışarıda. Bir ipucu bulmak için devam etti.)

"O sırada bir şarkı çalmaya başladı ve yıllardır beraber olmamıza rağmen daha önce hiç görmediğim bir ışık gördüm gözlerinde."
(şarkıdan bahsetmesiyle beraber hangi gece olduğunu hatırlamıştı. O gece o şarkıyı duyduktan sonra belki de şu anki benliğinin en zayıf noktasını oluşturan olay hakkında çok fazla ipucu vermişti.)

"Sonra sen bifteğe ve tabağa bakmadan ağzına götürmeye başladın lokmaları. Gözlerinin karşıdaki masanın demir ayaklarına daldığının farkında bile değildin."
(o gece çalan şarkıyla beraber hayatının dönüm noktasına dönerek kendini kaybettiğinden karşıdan böyle görünüyor olduğunu fark etmesi imkansızdı.)

"Bakılacak bir şey olmadığını fark ettiğimde seni izlemeye devam ettim. Ağzına götürdüğün lokmalardan bazılarını neredeyse hiç çiğnemeden yutuyor,eline şarap kadehini bakmadan alıyor ve uzun süre kırmızı şarabı kokladıktan sonra bir yudum alıp kadehi geri bırakıyordun. Seni aşık gördüm... Hayatımda ilk defa bir kadının böyle kendinde görüntüsünün altında kendini kaybettiği böyle bir zaman olabileceğini gördüm."
(Kadın çoktan ağlamaya başlamıştı. Artık gözünün önünden cümleler değil, başka şeyler geçiyordu. Ama yine de görünürde okumaya devam etti...)

"Sonra şarkı bitti. Sen sanki az önce de aynı işlemi yapmaya devam ediyormuşsun gibi gözlerini bir kez açıp kapadıktan sonra bifteği yine aynı kare parçalara ayırmaya ve aynı hızda,aynı sayıda çiğnemeye başladın. İnanamadım.İşte ben buna karar verdiğim zaman,böyle bir geceydi... Sen 8 saatlik uykunu almaya çalışırken ben o gece gözümü kırpmadım.Şimdi biliyorum. Ben gittikten sonra buzdolabının üzerindeki resmimize gözün iliştiği an hiç acı çekmeden alıp çöpe atacaksın onu... Olsun at. Ama yeter ki git ve onu bul.Hayatına o gece, o şarkıyı dinlerken gördüğüm gibi devam et. Bunu yaşamaya senin de hakkın var,,hayatındakinin de.Bunun için gittim........."

(belki giderek en doğru kararı vermişti. çünkü hayatını toprağa gömmüş bir kadınla aynı evde yaşamaya devam etmek,tek başına yaşamaktan daha güçtü. üstelik o kadına aşık olmak,onun başkasına aşık olduğunu fark ettiğinde çok daha acı verirdi. ama giden,kadının aşık olduğu adamla neden beraber olamadığını sorgulamadan gitmişti belki bir an erkeklik gururuna yenilip. kadının gözleri kararmış ve önce gerçekten öleceğini sandığı,sonra keşke ölseydim diye yalvardığı gece gözlerinin önünde canlanmıştı.)



-demir lütfen yavaş sür şu arabayıı!!!
-boşver be güzelim,yolda kimse yokkiii...
-bari birazcık sesini kıss, zaten kafan iyi, vurmuştur o kadar şarapp!
-ama aşşkımm bu şarkıyı ne kadar sevdiğimi biliyosunnn
-demir lütfeenn, ölmek istemiyorumm....gülüşmeler........gülüşmeler.........)

Herkese göster : Tweet This ! Share On Facebook ! Share On Google Plus ! Add To Del.icio.us ! Share On Digg ! Share On Reddit ! Share On LinkedIn ! Pin It ! Post To Blogger ! Share On StumbleUpon ! Share On Friend Feed ! Share On MySpace ! Share On Yahoo Buzz ! Get These Share Buttons ! Google Bookmark ! Create PDF And Print Friendly ! Blog Feed !

0 yorum: on " "

Yorum Gönder