Manşet

30 Mayıs 2007 Çarşamba

düşt-d-e

bir düşün beynine takılıp kalması algını kapaması değildir her zaman.bazen algıların tamamen açıktır.önünü görebilirsin,ardını da gayet net seçebilirsin.ama işte bu umrunda değildir.huzur denen -olmadığında azap haline sokan yaşamı- şey elinin,dilinin ucunda,omuzlarında bir çift kanat,ayağının altına serilen halı sarmıştır.bu sokakta da olabilir,başının üstünde bi çatı varsın olmasın.huzur elinden tuttuğunda hayatına hakim hali almaya başlamıştır.bu olduğunda dün yaşadıkların canını acıtmaya yeltenmez,deneseler de hiç mi hiç rahatsız etmez.aynı eylemleri yapabilirsin,üstelik aynı mekanlarda aynı fotoğrafları da çektirebilirsin ama işte aklına bile gelmez.huzur varken,.yarın olsa da yarınımız yok,dünüm senden ayrıydı.anlamsız cümleler yığını.işte o zaman anlam düşte kalır.anlam düşte yaşar,düş senin içinde.o zaman hayatı sorgulamazsın.onu bi kenara koyduğunda yalnızca soru-n-larla kalabalık başın,o senleyken cevapsız kalsa da umrunda olmaz.olsa olsa gamzene sığınır kahkahanın ortasında,pek de yakışır durduğu yere,derin gösterir gözlerini.olduğu gibi.
DEVAMI...

29 Mayıs 2007 Salı

..saçımasaçımalar..

içimde biri var.bu engeli aşabilmeniz için beni vurmanız gerekir.ortadan ikiye bölmeniz.kızmayın,kıskançlık krizlerine hiç gerek yok.herşeyi ben yaptım.tahtının kenarlarına allar ve de pullar döktüm.başından aşağı tonlarca sim.parıldıyor.hoş bunları yapmama gerek yoktu biliyorum ama daha fazla dikkatinizi çeksin işte amaç.bağırıyo o böylece burda ben varım diye.dikkatli kurun cümlelerinizi.aman diyim.yüzüne bağırmamış olabilirim henüz ama yüzünden size bağırabilirim.sebep olmayın!

..................................

öyle bi nokta var ki işte tam da burda yapılmayanlar karşısında yapılanlar vicdan azabına dönüyor.benim haksız olduğumu anlamam için böyle büyük bi keşmekeşin yaratılmasına gerek yoktu,canların bu kadar yanmasına.ama oldu.öyle bi öfkeye dönüştü ki bu içimde,sanki herhangi biri çıksa karşıma onlardan hayali silahımla ateş etmeye başlicam hiç acımadan.kolay değil,dün gece rüyamda üstelik pariste bir otelin çatı katında tam 12 kişiyi öldürdüm!
DEVAMI...

öz-ü-LEM

özlem beklendiği zaman gelmez,geldiğinde huzurunu bozanlar,diken olup batanlar,rahatını kaçıranlar olabilir!
sonra bi gün bi fotoğrafa bakarken(ki en tipik görüleni budur),bi adamın adem elmasının kokusunun burnunu sızlattığını fark edersin.yok yok ekşi değil.yani sızlatması ekşiliğinden değil demek istedim.
he unuttum bunu söylemeyi,haklısınız:
özlem sızlatır!
gökten üç elma düşse,biri onun adem elması olsa gibi saçma cümleler geliyosa aklınıza hele,bunu da unuttum:
özlem saçmalatır!
ama işte özlem öyle çatlak bi duvardan gelse de ,yerleşse de içine,öyle bi kaplar ki boş gördüğü yerleri,aklın durur.zamanla her düşüncenin,her gülümsemenin ortasında durucak yer bulur.onsuz bişey yapamaz olursun,her adımın başı özlem,her adımın yönü muallak.elinin,kolunun,adımının gitmek istediği yön gözünün önünde yok,seçeneğin yok.
bekleme odası.
aa evet bunu da unuttum,pardon:
özlem bağlar!
elini,kolunu ve de gözünü...
DEVAMI...
bana diyorsun ki,bebekken neden ağzına emzik verdi annen senin..,
sevgilim!..
DEVAMI...
iki gece hoş geçti
birinin sabahı kabus
üçüncüsü özleme yenik.
ben beş günü beş yıla yayarım da
senle bir saatin romanını yazarım
adı:delilik.
senin varlığın bir yokluğu örtüyodu;
senin yokluğun bir yokluğun ikinci katı.
damdayım.
mart geçti.
öteki adım deli kedi,
öteki adım(da) hayat.
ya atlarım,ya atlarım.(?)..
DEVAMI...