Manşet

5 Nisan 2010 Pazartesi

"Gafile kelâm, nafile kelâm"


Gafile kelâm, nafile kelâm:

Çevresinde olup bitenlerle ilgilenmeyen veya ilgilenmek istemeyen kişileri o konuda uyarmak boşunadır. Zira onlar ileriyi görmemekte direnir ve olaylar karşısında gaflet gösterirler. Bu bakımdan kendilerini uyarmak için söylenen sözler hep boşa gider, işe yaramaz.






Bu şarkıyı sevdiğini söylüyorsun. Sevdiğin şarkıyla ilgilendiğimden çok neden o şarkıyı sevdiğinle ilgileniyorum. Bunu sana nasıl anlatabilirim. Bunu bana nasıl anlatabilirsin.

Bazen o ışığı gördüğümü dile getiriyorum. Çünkü benim için “konuşmak” yazmak, söylemek, dile getirmek, işaret etmek, ima etmek, susarak anlamanı beklemek, dokunmak, sevmek, anlatmak, anımsatmak, bağırmak, fısıldamak ve benzeri birçok şekilde kendini gösteriyor. İnsanı insan yapan özelliklerden “konuşma” kimi zaman sanat gibi kimi zamansa gayet sıradan beliriyor. Bunu sana nasıl anlatabilirim.

Bir adam konuştuklarıyla bana dünyayı gezdiriyor, bir adam konuştuklarıyla bana okumadığım birçok kitabı okutuyor, bir adam konuştuklarıyla olmadığım bir şehirde yürürken ufkunda açılan pencerelerden beni de içeri alıyor, bir adam konuştuklarıyla gitmediğim filmleri bana da izlettiriyor, bir adam konuştuklarıyla düşündüğüm şeylerin aslında düşündüğüm gibi olmadığını anlatıyor, bakış açımı genişletiyor, bir adam konuştuklarıyla bana benden başka insanların geçmişlerini katıyor, büyüyorum, genişliyorum, bütün bunlar olurken beynim büyüyor, ufkum açılıyor, hayata bakışım değişiyor, düşünce eşiğim kendini geliştiriyor,, bunu sana nasıl anlatabilirim.

Bu şarkıyı sevdiğini söylüyorsun, üstelik dünyanın en güzel yerlerinden birindeyiz seninle, yediğimiz önümüzde yemediğimizi komşulara veriyoruz, biliyorum iyiyim, biliyorum iyisin, zaten bu kadar iyi olduğun için ben seninle, seni benim…

Dünyanın en güzel yerlerinden birindeyiz ve ben sana diyorum ki bu şarkının bana hissettirdiklerini bir bilsen… Gülümsüyorsun sadece, ne dediğimi anlar gibi gülümsesen, bunu görsem mesele yok ama bilmesen de, görmesen de, anlamasan da bana ne hissettiriyor diye sormuyorsun. Çünkü biliyorsun ki “ne hissettiriyor?” sorusu bir konuşma daha başlatacak. Çünkü biliyorsun ki o konuşma senin anlamadıklarına, senin bilmediklerine, senin düşünmediklerine ve senin konuşmadıklarına doğru yol alacak. Gülümsüyorsun ve tabii ki susuyorsun.


İki kişi telefonla konuşuyor, biri adam, biri madam. İki kişi telefonla konuşuyor ve bir şarkı çalmaya başlıyor aynı anda, ikisinin de bulunduğu aynı odada. İki kişi telefonla konuşuyor ve ikisi de aynı anda konuşarak aynı anda farklı şeyler anlatıyorlar birbirlerine. Sesler birbirine karışmıyor ama yine de, ikisinin algısı da anlattığı yerden devam ederken karşısındakinin ne anlattığını dinleyebilecek kadar açık. Sesler birbirine karışmıyor ve konuşmaya aç bu iki kişi kendilerini kendilerine büyük bir iştahla açmaya devam ediyorlar çünkü o güne kadar kendilerini başkalarına kapadıkları çok kapıları var. Büyük bir iştahla iki kişi telefonla konuşuyorlar ve o sırada bir şarkı çalmaya devam ediyor. Tabii ki aynı anda susuyorlar.

İkisi de susarak bu şarkıyı ne çok sevdiklerini anlatıyorlar birbirlerine –yoksa susmazlardı- ve ikisi de bu şarkıyı neden sevdiklerini biliyor.


Herkese göster : Tweet This ! Share On Facebook ! Share On Google Plus ! Add To Del.icio.us ! Share On Digg ! Share On Reddit ! Share On LinkedIn ! Pin It ! Post To Blogger ! Share On StumbleUpon ! Share On Friend Feed ! Share On MySpace ! Share On Yahoo Buzz ! Get These Share Buttons ! Google Bookmark ! Create PDF And Print Friendly ! Blog Feed !

3 yorum: on ""Gafile kelâm, nafile kelâm""

haymatlos dedi ki...

bu kadar iyi yazdığını unutmuşum:)

ceren baykal dedi ki...

ali iyi diyosa iyidir diye bi havalara girerim indiremezsin o zaman! :)) ama çakmak çakmakk o gözleriii geliyo aklıma benim hep,

hayatın matrak yanından da sen tutuyosun amaaaa! :)

haymatlos dedi ki...

iltifatta iadeyi ziyarete karşıyım efendim. matrak yanım kalem tutan ellerinizden öper en fazla.

hatta saygıyla bile eğilirdim de belim ağrıyor.:)

Yorum Gönder