tag:blogger.com,1999:blog-5675683175404450242024-02-19T10:32:12.396+03:00CerenBaykalbazen kendimi ifade etmek istiyorum ama nasıl olacağına karar veremiyorum..ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.comBlogger107125tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-20643861640985152042015-03-03T00:28:00.000+02:002015-03-03T00:33:16.521+02:00güneş vardı, hava güzeldi.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_t9nvECRN9gGVtlqMGBZibut02sqEWj6f5H0D0kJDRwouqfnIalKP6xWRghwgmJ4w6JoHiNdecUpB5s4HghhKSn8N0Jpnj8klEi0b3_pK3D9hNEBcAtraXr1RrKcVUTVQMgkeC9tpeZsM/s1600/bak%C4%B1rk%C3%B6y-oryantal-dans.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_t9nvECRN9gGVtlqMGBZibut02sqEWj6f5H0D0kJDRwouqfnIalKP6xWRghwgmJ4w6JoHiNdecUpB5s4HghhKSn8N0Jpnj8klEi0b3_pK3D9hNEBcAtraXr1RrKcVUTVQMgkeC9tpeZsM/s1600/bak%C4%B1rk%C3%B6y-oryantal-dans.jpg" height="320" width="316" /></a></div>
<br />
<br />
yazamamak düşünememek gibi bazen. yazmamak düşünmemek gibi değil ama. insan bazen düşünmek isteyebilir. istemeyedebilir. bu gece o gece. bu gün o gün. elbet bir an olacaktı ve elini nereye koyacağını şaşıracaktın. bacaklarını yerde zor tutacaktın. bu hoşlandığı çocuğu tüm ders aralarında göz hapsine alan kız çocuğunun farkedildiğini fark etme anı gibi. bu o çocuğun kızın telefon numarasını istemesi gibi. ilerleyen yaşlarda bu belki umutsuz hasta olan yaşlı adamın destek ünitesi olmadan nefes almaya başlaması gibi. oysa hayat güzel. ne umutsuz hasta var ortada, ne umutsuz kız çocuğu. ama bu bazen, bazen işte..<br />
<br />
insan bir şeye heyecanlanmak isteyebilir. istemeyedebilir tabi bu ona kalmış. ama heyecan güzel bir şeydir. yıllardır açmayan çiçeğin tomurcuk vermesi beni heyecanlandırabilir. en sevdiğin grubun konserine gidecek olman seni heyecanlandırabilir. bizi heyecanlandıran şeyler farklı olabilir ama bu aynı şeye aynı anda heyecanlanmak gibi.<br />
<br />
bir şarkı dinlersin. radyoda çalan şarkı değildir duyduğun ama. insan bir şarkının içinde başka bir şarkıyı duyabilir. duymayadabilir tabi ama gözlerinin kör olması lazım duymamak için. bakan gözlerinin değil, gören gözlerinin hepsinin.<br />
<br />
ben bedenimden çok çıktım ağladım arka odada, ben bedenimden bir çıktım dans ettik senle sokakta. bedenimden çıkmak istemediğim de oldu arada.<br />
<br />
-ben burayı çok sevdim en sevdiğim, sevmek böyle bir şey değil öğrendim. sözlerim seni yanıltmasın ama.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/N9SZaOJEWXU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="http://www.youtube.com/embed/N9SZaOJEWXU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-73991546786008360222014-09-19T16:47:00.001+03:002014-09-19T16:47:05.638+03:00Aramıza mesafeler koyma<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4hue4N_28guFAAmV342kM7q4FIDT93uxhSWqWzAgsY2sD8sL132zLilOzmgX6tzOYfNqFlwPxV8NdqXP1O52ZJvRuGSbVQmzSKFRWnQWS7KsV-hxMSh9-y5fBRFZh3m0PxiB8_xVc4iC7/s1600/b-311528-ilgin%C3%A7_mezar_ta%C5%9Flar%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4hue4N_28guFAAmV342kM7q4FIDT93uxhSWqWzAgsY2sD8sL132zLilOzmgX6tzOYfNqFlwPxV8NdqXP1O52ZJvRuGSbVQmzSKFRWnQWS7KsV-hxMSh9-y5fBRFZh3m0PxiB8_xVc4iC7/s1600/b-311528-ilgin%C3%A7_mezar_ta%C5%9Flar%C4%B1.jpg" height="160" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Mesela yere basmıyordum uyanınca. Pembe bir bulutun içine kalkıyordum. Öyle büyük hisler vardı dünyada ben unutamıyordum. Kalbim büyüyordu, içim ona dar geliyordu ve bu bir hastalık belirtisi değil kitlelerin afyonuydu. Ben unutmuyordum. Senin mesafelerinden ise uzaktım.<br />
<br />
Sokağa çıkarmaya çalışmıyordum hiç başımı. Benim evim sokaktı. Diyordum ki zaten gerçek bu, hayatın bu ikinci kanalı. Ölsek kalsak kim duyacak, Geride anıtlar kalacak, birilerinin fatihası şanslıysak.<br />
<br />
Diyor ki Ondan geldik, yine Ona dönücez. Bu cümleyi kuran da Ona dönecek. Eşyaların bile kalmayacak geride, seni doğuran ana toprak ana oluyorsa..<br />
<br />
Gerçeği biliyordu. İnancı sağlamdı. Öyle saygı duyuyordum ki ona. Benim heveslerim vardı. O biliyordu bunlar gerçek değil. Benim telaşlarım vardı. O diyordu bunlar gerçek değil. Yüzünde gerçeği bilmenin huzuru ve gururu vardı. Kuvvetini inancından alıyordu ayakları üzerinde hem dik hem bir hiç gibi duruşunun ardında bu gerçek vardı.<br />
<br />
Senin mesafelerin vardı. Seni tanıdıkça mesafelerini daha net görüyordum. Ve allahım diyordum ben bunca mesafeyle ne yaparım?<br />
<br />
O biliyordu ne kadar yalnız olduğumuzu ve ne kadar yalnız olmadığımızı da. Güvenli mesafeleri vardı. Dünyası benim dünyamla böyle iç içe nasıl yalnız ve nasıl sağlam basıyordu yere...<br />
<br />
Allahım ne olur mesafeler girmesin aramıza ya dönüşüyordu duam. Seksen yaşında aşık bir adamın gözyaşlarında boğulmamaya çalışırken. Ne olur Allahım. Dedem öldüğünde de ağlamadım, biliyorum sevenler kavuşacak, yeter ki sen aramıza mesafeler koyma.<br />
<br />
<br />
Bunu sana diyorum, kendim de duyuyorum ama.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/dalknoxZFIA?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-44665990109338576562014-08-05T13:28:00.001+03:002014-08-05T13:32:40.631+03:00çocukluk<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrPn9e7LU9cEQ0bjGv_Z6fcYIZ5n4NgLn1BYKXtcxS5ijN9n9YPQH-psEHuz273AkdA6qFBA2iZ1hyphenhyphenNgEOcm7qbYCnJjvV8waUd_oWbihuFIRZJOu6zf7ArbMO8HPfEwD-CpTPz6D2v2EH/s1600/82B01B7A82299E2F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrPn9e7LU9cEQ0bjGv_Z6fcYIZ5n4NgLn1BYKXtcxS5ijN9n9YPQH-psEHuz273AkdA6qFBA2iZ1hyphenhyphenNgEOcm7qbYCnJjvV8waUd_oWbihuFIRZJOu6zf7ArbMO8HPfEwD-CpTPz6D2v2EH/s1600/82B01B7A82299E2F.jpg" height="184" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> Kalbim
koptu. Aksaray’ daydım. İğne atsan yere düşmez, top patlasa binlerce mevta. Kalbim
koptu.</span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> Bazen
filmlerde görüyordum seni. Artist olmuşsun. Onların gözleriyle karşındaki
benlere bakıyordun. Yüzünü tutuyordum ben senin ve sen “bu gerçek” diyordun. Bu
gerçek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> Sen
gittiğinden beri gerçeklik kılık değiştirip duruyordu oysa. Uzun zaman stabil
kaldığı da oluyordu ve ben bu sefer bu gerçek diyordum. Cümle kurmayı
unutuyordum. Yani konuşma dilini değil elbette, o birini kurarken ötekini
kovalayan cümlelerden olanını…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> Bazen
seni düşünemediğim için kendime kızıyordum. Gerçek olan bu değilse, düşünememek
de normal diye avunuyordum sonra. Dedim ya gerçek kılık değiştirip duruyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> Sonra
sen filmden bana bakıyor ve bir cümle kuruyordun. Sonra o cümlen zamanlarca
beynimin kıvrımlarında bir görünüp bir kayboluyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"> “Gençtik”
diyorsun, “tecrübesizdik bu çocuğu yaptığımızda” . “çocuk gerçek mi” diyorum. Çocuk
büyüyor, çocuk hastalanıyor, biz bu gerçekliği sorgularken belki ölüyor. Sen “gençtik”
diyorsun.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;">Biz gençtik diye çocuk ölüyor.</span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/5S3qgUWH5HE?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /></div>
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-6809343913604425532014-01-09T14:04:00.005+02:002014-01-09T14:31:05.483+02:00ilham.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbxwRKyF003IhZQkHnwqh1djDIzq2k9CmIl85ERRSUoZutRxegia3WbUgVosL9Q1SbquI301Cuk32p0t0TTHkg8oMYA-rJT_SpgJokh9Xjzy7MBMH_gKBahyq7hJsR30if7Uczl2-8mR5i/s1600/305541224658373987_1352581655.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbxwRKyF003IhZQkHnwqh1djDIzq2k9CmIl85ERRSUoZutRxegia3WbUgVosL9Q1SbquI301Cuk32p0t0TTHkg8oMYA-rJT_SpgJokh9Xjzy7MBMH_gKBahyq7hJsR30if7Uczl2-8mR5i/s1600/305541224658373987_1352581655.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
*Her günüm başka Leyla, çok üzgün olabilirim. Bu yürek benim
değil mi, yollara atabilirim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir teselli biçimi olarak ilham: sen gelmediğinde gelirdi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bir armağan olarak ilham: yanında getirdiğin hediyeydi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Seramik fincanda çay içiyorduk. Bardağın üzerinde desenler
vardı. Sen bardağı kaldırıp indiriyordun. Birer yudum içiyordun, yavaş yavaş. Sen
bardağı ağzına götürdüğünde şehrin bütün ışıkları yanıyordu. Kuşlar cıvıl
cıvıldı bir ben duyuyordum. Evin kapısından bir çocuk çıkıp bisiklete biniyordu
çünkü oralar hep düzdü, bisiklet kullanmaya müsait. Bardağı masaya tekrar bıraktığında köprünün
ışıkları sönüyordu. Rüzgar esiyordu, evlerin çatılarına bir şeyler oluyordu. Hırsız
gelip çocuğun bisikletini çalıyordu ve içimdeki tüm kuşlar ölüyordu. Sen ben
bardağa bakıyorum sanıyordun.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Seni konuşarak seni susarak seni daha iyi anlamaya
çalışıyordum her seferinde. Bu benim yaşam amacım gibi bir şey olmuştu. Bazen elimi
göbeğine dokunduruyordum usulca, çünkü birinin göbeğine dokunmak anne karnına
dokunmakla eşdeğerdir. Dünyaya geldiğin zamandaki şartları daha iyi bilsem
belki, seni doğuranı daha iyi bilsem belki, yazını okuyabilsem belki ve yazını
yaşarken neler hissettiğini bilsem belki daha iyi anlarım diyordum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bazen kasten yaptıklarını dinliyordum senden, bazen kasten
yaptığını söylediklerini başkalarından ve bazen istemeden yaptığını
söylediklerini. Hangilerini gerçekte kasten yaptığını hangilerini gerçekte
istemeden yaptığını hayal ediyordum sonra bir bir. Masaya ihtimalleri
koyuyordum. İhtimalleri sıralayıp tabi yine daha iyi anlamaya çalışıyordum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Şiirler okuyordum. İçinde acı olan her şeye saygım vardı. Saygım
vardı çünkü acı çekebilmek bence büyük sanattı. Acı çekmemek ise bir tercihti. Ama
bir de istemeden acı çekenler vardı ki bence cennetlikti onlar. Cennet tüm acı
çekenlerin ayağının altındaydı ama cennet için bile acı çeken birinin
ayaklarını öpmeyi tercih etmezdiniz. Ben
yemekler yapıyordum ve içine bol acı katıyordum. Acı yemekler yiyince cennetlik
olmuyorduk ama.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tüm umutsuzluklar güneş yokken oluyordu. Mesela ben birkaç gün
güneşi görmesem yüzüm sirke satmaya başlayabilirdi. Dünya bu şartlarda kötü bir
yerdi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sabah güneşi görürsem dünyanın en mutlusu bendim. O gün
seninle deniz kenarında otursak, o çayı çay bardağında içsek ben bu kara
yellerinden uzakta senin annenin karnından sana doğabilirdim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/yQuXL0Wgmk0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-64010892560975223902013-11-02T15:58:00.003+02:002013-11-02T15:58:45.210+02:00define
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim744To-5jDh6LwMvHovWrOvtonndDvfiQGsRTaoTkVFRb-3DB3cBuBzc7oFROFBeQeD2Ua4nn9D8APJmUDCyG7slgoSAA1ADQ8Hc-Ekom9k3LCkwEYrq9yMrhVO5GNtT7P4rpAkMBVvkz/s1600/Varna_Necropolis_Grave_Goods41.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim744To-5jDh6LwMvHovWrOvtonndDvfiQGsRTaoTkVFRb-3DB3cBuBzc7oFROFBeQeD2Ua4nn9D8APJmUDCyG7slgoSAA1ADQ8Hc-Ekom9k3LCkwEYrq9yMrhVO5GNtT7P4rpAkMBVvkz/s320/Varna_Necropolis_Grave_Goods41.jpg" width="264" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>O romanı
yazabilseydim kendimi bir şey yapmış sayabilecektim. Çünkü öyle kocaman hisler
bir yere gitmemiş olacaktı ve elimde somut bir iz kalacaktı. Bir çocuk doğurmuş
gibi olacaktım belki. O çocuk elimde olabilecekti. Ama şimdi güçsüz
hissediyorum. Cümleleri bir araya getirmeye o kadar gücüm yok ki. Üstelik bu
yeni hal en -çok kendi seçimlerimin beni yürüttüğü bir yolda iken- öyle bir hal
ki… </span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Define arar gibi çıplak kaldığın yerlere
bakıyorum. Tüm gizlerden uzak bir iz arıyorum. Sana ait bir iz. Ama artık kendi
çıplak kaldığım yerlere de bakıyorum. Eskiden böyle değildi. Eskiden ben ayan
beyan ortada olandım zaten. Kendimi ortaya koyandım, hem söylemeden orda
olandım. Şimdi bundan bile emin değilim. Şimdi sadece seni değil, kendimi de
arıyorum.</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Her sabah
şükrederek uyanıyorum. Her gün evden dua ederek çıkıyorum ve çiçeklere bakıp
gülümsüyorum. Ama sonra soruyorum ne için? Gün içinde devam ediyorum hep ‘ne
için’.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mesele şahit olduklarımın benim
için olduklarının farkında olmamamda değil. Ne için diyorum, farkındayım ama ne
için ne yapıyorum. Farkında olmak bazen yetmiyor.</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir abajura
bakıyorum, ne güzel, bir ağaca bakıyorum ne güzel, bir çocuğa bakıyorum ne
kadar güzel, bir eve bakıyorum, o da güzel. Bir vapura biniyorum mucize, bir
denize bakıyorum inanılmaz, bir kadın hamile, inanması güç geliyor, bir
aynaları görmezden geliyorum.</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bazen seviniyorum.
Sevinçten içim içime sığmıyor, beni bir sen anlıyorsun diye. Bazen öfkeden
çılgına dönüyorum. Öfkemin içinde öyle çok şey oluyor ki bir sürü filmin bir
sürü güzel sahnesini gösteren televizyonlar bir bir patlıyor. Öfkeden yüzüne
bakmıyorum. Yüzüne bakmasam sen yine anladığımı ben de senin anladığını
biliyorum. Ama bilmek bazen yetmiyor. Bunu da biliyorum. Ağzından bir cümle
çıkıyor sonra. Kurduğun cümleye onlarca kişi şahit oluyor ve hepsinin kafasında
aynı soru işareti oluyor bir ‘acaba’ ile birlikte. Ben gülümsüyorum, çünkü ben
her cümleyi o ‘acaba’ için kuruyorum. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"></span></span> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/9Pes54J8PVw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-22248585866926217522013-08-20T00:32:00.003+03:002013-08-20T10:19:15.028+03:00kayıp.<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj593X0YRCMeouxb8SbJmAUpTmSJWOr8rm6jUarFOMwdfn5FI-M46QwySUApwAL41n2CBw0R8h6svcNc_IYHHh1plPRZtSPa1JW3fS5R-BOUTcPEpqFZ66g_hyphenhyphenAPKNZ1TgSoFtzQjLRsH12/s1600/yollar_01.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj593X0YRCMeouxb8SbJmAUpTmSJWOr8rm6jUarFOMwdfn5FI-M46QwySUApwAL41n2CBw0R8h6svcNc_IYHHh1plPRZtSPa1JW3fS5R-BOUTcPEpqFZ66g_hyphenhyphenAPKNZ1TgSoFtzQjLRsH12/s320/yollar_01.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nerede olduğunu bulamıyorum. Oysa hep bilirdim. Hep bilip ya
da sonradan öğrenip bildiğimi düşünürdüm. Bu sefer bulamıyorum. İçimde bir şey
kayıp gibi. Bu her zaman değil ama zaman zaman beni çok huzursuz ediyor. Uzaklara
bundan bakıyorum. İçimden seninle konuşamamaya başladım. Sanırım beni en çok
zorlayan bu oluyor. Hayatım her zaman
zorlu dönemeçlerden geçiyor. O dönemeçler yol ayrımı barındırabiliyor da
içinde. Ama sen yokken o da olmuyor. Seninle konuşamadan ayrılamadığım yollarla
dolu geçmişim. Ve geleceğim. Bu sefer bulamıyorum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sana anlatmak istediklerimi de biriktiremiyorum. Mesela eskiden
gün içinde kafamı meşgul eden her ayrıntı belli bir süzgeçten geçtikten sonra
sana anlatılmaya değer olanlar sırasına giriyorlardı. Şimdi hayatımda sana
anlatamayacağım şeyler bile var. Anlatmayı istesem bile anlatamayacaklarım da var üstelik.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yani evet şükrediyorum, yine de şükrediyorum ve beni
affetmesini diliyorum bu fani telaşlarım için. Ama bu aralar ettiğim şükür bile
eksik sanki. Dolu bir teşekkür edemiyorum çünkü içimden alınmış bir minnet
duygusu da var. Sen yoksun diye minnetsiz olma hali. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ne istediğimi bilmiyorum. Seninle konuşsak ne istediğimi ben
yine bilmem ama en azından kafam daha net olur. Yani diyorum ne isteyip
istemediğimi umursamam. Ama.. seninle konuşmayı da tam olarak istemiyorum
artık. Yani diyorum ya, ne istediğimi gerçekten bilmiyorum. </div>
<br />
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Her şeyin başı sağlık, bunu unutmamam gerekiyor, onu
biliyorum. Bu fani telaşlarım için beni affet.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/tTlZSYxTi9M?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<iframe width="560" height="315" src="//www.youtube.com/embed/tTlZSYxTi9M" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-75661009777038214542013-04-14T02:10:00.002+03:002013-04-14T02:10:27.586+03:00kat kat<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Wyl26Wr2nyRU_vGe2nFc5hXL3jHoTfDRFqKdzRUqpWFI7H_aqtEOdq4Ix7BCDcVQp5bqP330Via3cwzbAvql787xFyKiZBdVtIekmqox4TERGiWbZVDOKPbBlnepeXYBhPXklEhaXxXd/s1600/time.jpeg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Wyl26Wr2nyRU_vGe2nFc5hXL3jHoTfDRFqKdzRUqpWFI7H_aqtEOdq4Ix7BCDcVQp5bqP330Via3cwzbAvql787xFyKiZBdVtIekmqox4TERGiWbZVDOKPbBlnepeXYBhPXklEhaXxXd/s320/time.jpeg" /></a> <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
“Kâinat lahana gibi, yaprak yaprak, kat kat” *<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
gerçeğin bin bir türlü hali var diyordu. gerçeğin her halinden bana bakıyordu. gerçeğin çeşitli hallerinden farklı gözlerle bana bakarak benim bin bir farklı halimi görüyordu. o görüyordu. seninle konuşamıyoruz dedim ona. seninle hiç konuşamasak da nasıl anlaşıyoruz buna şaşırıyorum dedim. o aynada gördükleri kadar gerçek gözlerle bana baktı yine. aynada gördüklerin bile ne kadar değişiyor dedim yıllandıkça. gidip sakallarını tıraş etti, saçlarını kesti ve tekrar aynaya baktı gerçeğin bilmemkaçıncı halindeki gözleriyle. aynada gördüğün farklı bir sen mi dedim ona. o yine bana sustu.<br />
<br />
gerçeğin bin bir türlü hali vardı, gerçeğin hangi halini görüyordu?seninle hiç konuşamıyoruz dedim ona. seninle böyle susarak gerçeğin hangi halinde konuşuyorduk? o yine bana sustu. <br />
bazen en doğru cümleler bile geldiği anlamlara gelmez; içimde bir yer var, içimde binlerce yer var ve ben tüm bu yerleri her gözümü açıp kapadığımda bir diğer saniyeye taşıyorum o yerleri dedim ona. bu cümledeki hiç bir kelimeyi kullanmadan.<br />
<br />
*Tanpınar<br />
<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/bAbx9yVZ1w0" width="560"></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-61983145315239534112013-03-12T00:58:00.004+02:002013-03-12T00:58:52.808+02:00kime ne. <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgEy-AjJmqmNrtqJfb9Z2UPOBHfms9jWbEJu1cUrMCNkofpFRJon5wbJh_1B-eVs9k6HjNlzvraPujvT1S1NSicfnvF8DeB0VxIp0EMsh9TmsTdoSvDYXR3JfOkP6kF-5fOZ_TlTOt-uMH/s1600/senfonies1_1252606533.jpg" imageanchor="1" ><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgEy-AjJmqmNrtqJfb9Z2UPOBHfms9jWbEJu1cUrMCNkofpFRJon5wbJh_1B-eVs9k6HjNlzvraPujvT1S1NSicfnvF8DeB0VxIp0EMsh9TmsTdoSvDYXR3JfOkP6kF-5fOZ_TlTOt-uMH/s320/senfonies1_1252606533.jpg" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kimi müspet hisler bizi yaklaştırır birine, kimi müspet izler uzaklaştırır. Üstelik benzer hislerin bu iki farklı durumu yaratması hali aynı zaman dilimine denk düşebilir, gün olarak, yıl olarak, saat olarak farklılık gösterse bile. Ve kimisi bir şey yaparak herkesin ilgisini çeker, kimisi bir şey yapmayarak birisinin.<br />
<br />
Aklımdan bunlar geçiyordu sen konuşurken. Aklımdan bunlar geçerken sınavlarda aldığım notlar kafamı kurcalıyordu, ertesi gün mesaiye kalıp vizyona girmesini uzun süredir beklediğim filmin ilk gösterimine gidemeyecek olmam, çantamda duran ve tüm gün okumaya fırsat bulamadığım kitap, maaşımı geç aldığım için geciken kredi kartı taksitim ve bir arkadaşımın değiştirdiği saç renginin ona yakışıp yakışmadığı. <br />
<br />
Seninle konuşmayı bu yüzden seviyorum dedim. Seninle konuşurken o kadar fazla pencere aynı anda açık oluyor ki beynim hava alıyor. Afalladın. Benden böyle cesur cümleler duymaya alışkın değilsin. Ben parmaklıklar ardında kuş yapan insanlar gördüm diyorum sonra, kuş olan da. İlgini çeken bir hikaye karşına çıktı mı kaçırmazsın bilirim. Soru sorarak konuyu açarsın. Ben bazı cümleleri sırf sen konuyu aç diye de kurabilirim aslında. Anlatıyorum sonra sana, hem de tüm ayrıntılarıyla bir hikaye daha, anlattığım tüm hikayeler yaşamıma dair oluyor ve senden başka kimse o ayrıntıları sormuyor. Öğretmen olsaydım benim sorularıma güzel cevap veren öğrenciler yerine bana güzel soru soranlara en yüksek notları verirdim diye düşünüyorum sen soru sorarken bile. Yine bir pencere açılıyor. Zihnimde bir yer öğretmen hayali kurmaya devam ediyor.<br />
<br />
Hikayenin sonlarına doğru ilgin dağılmaya başlıyor. Döneceksin. Döndüğün yerde bana ait ne var diye düşünüyorum. Bana ait bir şey olursa zihninde bir yer benimle meşgul olabilir çünkü, zihninde bir yer benimle meşgul olsun istiyorum. Zihnimde bir yer seninle meşgul oluyor ve zihnim meşgul olmayı seviyor ve kendi meşguliyetlerimi seçebileceğim bir ömür düşlüyorum.<br />
<br />
Ve hikaye biriktiriyorum. <br />
<br />
Okuldan çıkan çocuğun annesine arkadaşına gitmek için ısrar edişini, annesinin evde yemek yok diye reddedişini, çocuğun arkadaşının annesinin onu nasıl ikna ettiğini, aklıma okuduğum kitaptaki çocuğun dondurmayı yerken nasıl cenneti hissettiğini ve dondurmayı sırf üzerine damlatacak diye endişelendiği için yiyip bitiren dedeyi ve çocuğun yaşadığı hayal kırıklığını hatırlatışını, metrobüste yanımda oturan üniversiteli gencin yolculuk sırasında telefonla konuştuğu kız arkadaşıyla nasıl kavga ettiğini ve hatta ayrıldığını, nasıl saygısız konuştuğunu ve bir aile dostumuzun oğlunun kız arkadaşıyla benzer bir konuşma yaptığını şahit olduğu vakit o ilişkinin biteceğini nasıl anladığını anlatışını, buna üzüldüğümü, iki koca adamın önlerinden geçen liseli iki kıza nasıl laf attığını, bunun bana düşündürdüğü şeyleri, denizi ne kadar sevdiğimi, çiçekleri ne kadar sevdiğimi her gün yeniden hatırlayışımı ve bahar geldiği için nasıl mutlu olduğumu, ağaçların üzerinde gördüğüm o beyaz çiçeklerin bende yaşattığı düğünleri, kitapçıda rüştü onur kitabı gördüğümde hissettiğim şeyleri –sırf kelebeğin rüyası popüler bir film diye çıkan, çıkarılan- , beğendiğim mobilyaları birbirine nasıl uyduracak oluşum konusunda duyduğum endişeleri, fani dertlerimi, hepsini ama hepsini bir sonraki görüşmemizde anlatacağım diye biriktiriyorum. Bir dahaki görüşmemizde sana bunların hepsini en ince ayrıntılarıyla anlatmayacağımdan emin olabilirsin. Olmayabilirsin de. <br />
<br />
Emin olmak nasıl bir histi sahi?<br />
<br />
Bunu konuşalım.<br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/Ut6KUTjf5Tk" frameborder="0" allowfullscreen></iframe><br />
<br />
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-36056865261069638972013-02-11T01:15:00.002+02:002013-02-11T01:15:22.930+02:00sanat sanat içindir.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTTp32TtQuwNV7BbZ1lunChJuOc-Er3eedisTyKaYzJlZc1jnVXkaptpJWhcKUDHh3dSKd_3MUV5pVuTGqQjiUFG62z9EEFhgaRA0Vhul_oHx1JtP3IxzHOUcvItubVn3eW0JUBYWdIEZN/s1600/46_1309152928_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="268" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTTp32TtQuwNV7BbZ1lunChJuOc-Er3eedisTyKaYzJlZc1jnVXkaptpJWhcKUDHh3dSKd_3MUV5pVuTGqQjiUFG62z9EEFhgaRA0Vhul_oHx1JtP3IxzHOUcvItubVn3eW0JUBYWdIEZN/s400/46_1309152928_.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Elimizde değil, hayrete düşürüyoruz güzel bir manzara karşısında. Oysa bir şeye sanat demek için insan eseri olması gerektiğini öğrettiler. Buradaki hayret bir sanat eseri karşısında hissedilenle mukayese edilebilir mi diye geçiriyorum içimden. Sen tutuyorsun içimden geçeni ve susuyorsun.<br />
<br />
Bugünlerde inceliyorum. Çocuklar hala aynı resimleri yapıyorlar yerli malı haftası diye ve ben çocuklara bakar gibi şefkatle onların yaptıkları resimlere bakıyorum. Sonra dört mevsim tablolarına, ilçe haritalarına, sıralarının üzerindeki yazılara... Ve ben onlara bakarken yine kendimi aynada izler gibi oluyorum, çünkü her şey değişiyor ama hiçbir şey değişmiyor aynı zamanda.<br />
<br />
Sana dünya senin yanında daha güzel dönüyor diyorum ama aslında ben dünyanın döndüğüne inanmıyorum. Hissetmediğim bir şeye inanmamak gibi bir huyum var. Belki bulutlar dönüyor sadece diyorum çünkü arabayla giderken buluttan daha hızlı sürsün şoförler diye dua ediyorum. Üstelik bu oyunu oynamanın yaşı yok, 27nin sonlarına geliyorum. Bunu ayaklarım yere basarken hatırlamıyorum bile. <br />
<br />
Sonra bir cümle kuruyorum. Bir büyü oluyor ve bazı cümleler abrakadabra. Büyü varsa vardır diyorum, yok saymak manasız, sen boşuna bir mucize olmasını bekliyorsun, içindeyiz o mucizenin. Bunu düşünüyorum ve bunu düşünmek beni mutlu ediyor. Bunu düşünüyorsun, bunu düşünüyorsun ve bu seni mutsuz ediyor. Ne kadar varlıklı olursam olayım beni mutlu edecek şeyler şimdikilerden farklı olmaz diyorum sana, güneş gören bir pencerenin önünde saksıdaki çiçekleri sulamalıyım, sularken şarkı söylemeliyim ve bu belki bir şarkıdan mirastır bana. Ben o şarkıyı mırıldanırsam aynı anda geçmişimi çiçeklere veriyorumdur su diye. O nereye koyacağımızı bulamadığımız geçmişimizi koyacak yeri buldum derim sana eve gelince. Kollarıma bacaklarıma ekledim onları, o kadar anı başka nereye gider? Uzuv diye kendime kattığım sahneler aynada yüzümü daha güzel gösteriyor derim sana başka bir zaman. Sen susarken başka birinin ağzında bir cümle durur, o o cümleyi başka birine anı diye anlatıyordur, o anı benim uzuvlarımdan birine çarpıyordur, çarptığı yerde bir sızı oluyordur, o sızı günlerce içimde dolanıyordur, üstelik tüm bunlar sen böylesin diye, ben böyleyim diye ama nasıl oldu da biz çarpıştık diye oluyordur. <br />
<br />
Sonra;<br />
sızı geçiyordur sonra. Ben o sızıyı da alıp bacaklarıma ekliyorumdur, çünkü başka türlü boyum uzamıyordur. Senin yanında dünya daha güzel dönüyordur ama sevgilim, ben o dünyaya değmiyorumdur. Yoksa saksıdaki çiçekler güzel, onları sulama saadetini bana yaşattığın için teşekkür ederim.<br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/2l9fOw06HNY" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-55827549637832195312013-01-18T00:51:00.001+02:002013-01-18T00:52:22.042+02:00şevkattepe<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWY70Gig_915D01dIQhPlP6cBwzC0gul8N0cl07Qxc8iG0g2D0vaswXemXazkcyIkR5wdu90lR0s58b6M43r6sDRG9j-2VdaC9tvUIVrbyrNXqnLk2VxC9TPkUXl8gFO6IXCQgay0fYArU/s1600/610x.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="254" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWY70Gig_915D01dIQhPlP6cBwzC0gul8N0cl07Qxc8iG0g2D0vaswXemXazkcyIkR5wdu90lR0s58b6M43r6sDRG9j-2VdaC9tvUIVrbyrNXqnLk2VxC9TPkUXl8gFO6IXCQgay0fYArU/s400/610x.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
Seninle kavuşmamız elbette bir ihtimaldi. Onca senden bir tanesi onca benden bir tanesine temas edecek, sonra aynı anda birleşmeyi isteyecek. İhtimaldi.<br />
<br />
Mesela aynı kafede oturmuş aynı şarkıyı dinliyorlardı hepsi. Hepsi aynı yerde aynı eylemi gerçekleştiriyorlardı ama hepsi birbirinden farklıydı aynı zamanda. Bunun farkına varmam ise zaman aldı, 28 yıla yakın bir zaman. Yani demek istediğim hep ardına gizlendiğim yalnızca bir ikinci kanal değildi. Onun başka başka kanalları da vardı, senin de vardı, onun da vardı, hepimizin de. Ben kanal değiştirmek için farklı yollar deniyordum. Bir yolda ciddi adımlar atıyordum, birinde koşuyordum, birinde kaplumbağa hızıyla ilerliyordum. Hepimizin tanınmaya değer yönleri vardı ama bunları herkesin bilmesi gerekmiyordu.<br />
<br />
Sonra birinin bağışıklık sistemi zayıf düşüyordu, bir diğeri yorgun oluyordu, kiminin uykusu geliyordu çoktan, kimi çoktan uyumuştu. Onlar uyurken gecenin getireceklerine şahit olmamak için gözünü bile kırpmayanlar vardı. Hepsi aynı bedenin içinde hayat buluyordu. Beynimizin kaç kıvrımı vardı? Aynı olaya kaç farklı açıdan bakılabilirdi?<br />
<br />
Ben bunları düşünürken senin kafanı taşla eziyorlardı belki, ben seni alıp şevkattepeye kaçırmak istiyordum, sen gelmek istemiyordun. Birinin sana merhamet etmesinden nefret ediyordun ve bunu kanıtlamak için o taşları kafanla ezebilecek gücün hep vardı.<br />
<br />
Sonra bilmediğin sokaklardan birinden geçerken kiralık bir ev ilanı görüyordun, bir sen o evde gözü gözüne değen herkes olsun istiyordu, bir sen o evdeki her şeyi görmek istiyordu, bir senin o evde senden başka kimseye tahammülü yoktu.<br />
<br />
Bu farklı senleri sen de kanal değiştirmek için kullanıyordun. Tahammülünün zorlandığını hissettiğin an kanal değiştiriyordun. Olaya farklı bir açıdan bakma oyununun bir başka yoluydu bu. Böyle zamanları silinebilir hafızana alıyordun. Böyle zamanlarda yaşadıkların diğer senlerin yaşayışına büyük zarardı. Senin o hafızaya attığını başka biri odasının duvarına resim diye asıyordu, etrafına kırmızı karanfiller koyuyordu, karanfiller kuruyordu çünkü çiçek dalında canlıdır.<br />
<br />
Seninle kavuşmamız elbette ihtimal dahilinde. Bir gün kalbimiz atmayacak inanabiliyor musun? Yumruklarımız sıkılı kalacak. Ama bir tanesi olaya farklı açıdan bakıcak. O kanalda kalbimiz hala atıyor olacak.<br />
<br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/opAc51XEmT4" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-59465170599671069692012-12-18T01:11:00.001+02:002012-12-18T01:11:17.394+02:00ben şair değilim Arif Bey.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqRaDjnJSKClVdlANTu2kAmmjcv-t7WdEepIh-O74VVErQSZOhi4ZHXLkVdy-8uXvBoyRjxOI_qXmOGR5DNZMBtl9Pc3rHpMMdD30pqcEAeYEofr52ejc482NSuQGFAdB9z-iueyvN50C2/s1600/tumblr_lzmbc2KuvS1qh0yodo1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear:left; float:left;margin-right:1em; margin-bottom:1em"><img border="0" height="400" width="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqRaDjnJSKClVdlANTu2kAmmjcv-t7WdEepIh-O74VVErQSZOhi4ZHXLkVdy-8uXvBoyRjxOI_qXmOGR5DNZMBtl9Pc3rHpMMdD30pqcEAeYEofr52ejc482NSuQGFAdB9z-iueyvN50C2/s400/tumblr_lzmbc2KuvS1qh0yodo1_500.jpg" /></a></div><br />
<br />
Ne zaman birinin birine üstü kapalı bir şeyler anlattığına şahit olsam sahnenin sesini ardına dek açarım. En gizli anlamları bile anlamaya çalışmaktan başka bir şey düşünemem o an. Ve sahnenin devamını izlemek için birçok şeyden vazgeçebilirim. Bu bir çeşit hastalık olabilir, gizli anlamları kovalama hastalığı. Bu yüzden edebiyat okuyorum bu aralar, bilmediğim ama öğrenmek istediğim ne çok şey var ve bu beni nasıl heyecanlandırıyor bir bilsen.<br />
<br />
Geçenlerde seninle bu konuyu konuştuk. Yani elbette sen bu konuyu konuştuğumuzun farkında değildin ve yaklaşık bir saat boyunca bambaşka bir konu hakkında bana anlatacaklarını anlattın durdun. Her cümle hakkında sana söylemeye cesaret edemediğim ne çok fikrim vardı bilemezsin. Zaten hep bunun benzerleri oluyor. Yani öyle çok şekil değiştirdi ki kelimeler. Kelimeler öyle çok şekil değiştiriyor ki. Kimi zaman ne ise o iken kimi zaman olduğundan başka her şeye öyle başarılı dönüşler sergiliyor ki.. kelimeler albayım öyle anlamlara gelmiyor ki… kimi zaman bi kokuyu anlatmaya dili varamıyor. Kimi zaman bir çift gözlükle dünyayı görmüyor. Kimi zaman bilgisayar bir cansız obje olmuyor. Kimi zaman “ben yemek yemek istemiyorum” demek aslında başka istekleri reddediş cümlesi olarak karşımıza çıkıyor. Tavırlar net, eller soğuk, mesafeler katedilmek için var ve. <br />
<br />
Mesela o bana bir eşyanın hayatına giriş hikayesini anlatıyor, o eşya ile ilgili benim de kendimce hikayelerim var ancak o bunları bilmiyor ve ben onları anlatmayı boynumu kessen istemem sanıyorum. Açık olabilsek bile, ki bence yeterince açığız, anlatmayı tercih etmeyeceğim hikayeler var. O hikayeler beni ben yapıyor bu yüzden onlardan kaçamam, kaçmam. O hikayeler beni ben yapıyor diye ben o hikayeleri ve diğerlerini terk etmem. <br />
<br />
İtiraf etmeliyim ki içimde her zaman fırtınalar kopmuyor, itiraf etmeliyim ki havai fişekler her zaman patlamıyor, bunu ben yapıyorum. Bunu ben yapıyorum ki anlatacak bir hikayem olsun kendime. Anlatacak bir hikayem olsun ki kaçıp gidebileyim kendime, kendimden. O havai fişekleri patlatmasam içimde ben özgürce kırlarda koşup coşamam. Ben kırlarda özgürce koşup coşamazsam çimlerde kim yuvarlanacak? Ben o çimlerde yuvarlanamazsam mesai biter mi? Haftasonunu bekleye bekleye bir ömür geçer mi? <br />
<br />
Büyük ikramiye hayali kurmuyorum ama ikramiye hayali kuruyorum ne yalan söyleyeyim. Foton kuşağı geliyor diye ise heyecanım sürüyor. <br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/MnXm09O3IlE" frameborder="0" allowfullscreen></iframe><br />
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-14986291425608711222012-12-01T14:51:00.000+02:002012-12-01T14:51:16.710+02:00 Fakat bu şimdi ki zaman. Sıkıcı.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhqQTJSFYYz06dkTtm5O0nHtsAybvmwaWOk3YoPwdRQmHCDq39YyXfQo7Ugu9Z7Hv7sXx6KL_p-lgwxUnm97gyUeCWP8FbfVdo-bwwdi_s46ZNbJRjwuMhYjNFMhkOXmYISS3cWxMZULr9/s1600/midnight-in-paris_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="400" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhqQTJSFYYz06dkTtm5O0nHtsAybvmwaWOk3YoPwdRQmHCDq39YyXfQo7Ugu9Z7Hv7sXx6KL_p-lgwxUnm97gyUeCWP8FbfVdo-bwwdi_s46ZNbJRjwuMhYjNFMhkOXmYISS3cWxMZULr9/s400/midnight-in-paris_large.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
Başım sıkışınca hep rüya görürüm. Bu gece de anlatım bozukluğunu gördüm. Akşam bir yere gitmekten bahsediyorduk seninle ama aslında benim seninle konuşmak istediğim başka şeyler vardı, hep olduğu gibi. <br />
<br />
-bu gece oraya gidilmesi gerekir mi? Dedin sen bana.<br />
-ben olsam her gün bir yerlere giderim. Dedim ben sana.<br />
–kimilerini bir yerlere çağırmak her zaman hoş görünmeyebilir. Dedin sen bana. <br />
–bilmemkimler de bu davete icabet edecek ama senin gelmen güzel bir şeydir. Dedim ben sana. <br />
–gidilmesi gereken yerlere gitmeyi canım her zaman istemiyor. Dedin sen bana.<br />
–filmlerde bunun aksi olur. Dedim ben sana. <br />
-Hangi filmlerde nelerden bahsedilir? Dedin sen bana.<br />
–şu filmi izle bence güzel! Dedim ben sana.<br />
<br />
Gittim taklidi yaptım sonra. Kapının ardına saklandım.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
-akşam parise uçuyorum sen de gelsene<br />
<br />
-seninle tüm ülkeleri gezmek istiyorum sen de gelsene<br />
<br />
-Seninle tüm filmleri izlemek istiyorum sen de gelsene<br />
<br />
-ömrünün kara büyüsü olmak için can atıyorum sonra. Bazen bunu unutuyorum ama.<br />
<br />
<iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/VHZ5RPSsfR8" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-7931968746238317172012-10-10T22:28:00.001+03:002012-10-10T22:28:17.957+03:00Keder vereni<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGTNZXLyVI1IpLlyRfLeeSNpU5QYfnhanJi48RKlNFWS1luAdkJMdH44pMp5sJHz6RbWxT1lIYTrho24Q7gFXFh3yThbqGxHz9I12S3ts3KSqXKIsoNt1c28zYt2KgZUzRvEoVf-LYbsw8/s1600/peri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="400" width="301" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGTNZXLyVI1IpLlyRfLeeSNpU5QYfnhanJi48RKlNFWS1luAdkJMdH44pMp5sJHz6RbWxT1lIYTrho24Q7gFXFh3yThbqGxHz9I12S3ts3KSqXKIsoNt1c28zYt2KgZUzRvEoVf-LYbsw8/s400/peri.jpg" /></a></div><br />
<br />
“Nasıl çıldırmadım hayretteyim hâlâ sevincimden <br />
Lisanından ‘seni sevdim’ sözün gûş ettiğim demler” <br />
<br />
<br />
<br />
Çok değil bundan otuz yıl önce birlikteydik. <br />
Sen benim çizgi filmlerden çok hoşlandığımı düşünüyordun. Oysa ben seninle izlemeyi seviyordum onları.<br />
Şimdiyse kendimi birine ait hissederek yatağa giriyorum, başka birine ait hissederek kalkıyorum o yataktan, bu böyle sürüp gidiyor. Zaman zaman korkularım oluyor geleceğe dair ama öyle uzun zamanlar bunun üzerine düşünmüyorum. Gelecekle ilgili kurduğum hayaller hiç uçuk kaçık olmadı çünkü, sen de bilirsin andan bağımsız hayal bile kuramam.<br />
Senin ne kadar gerçekte olduğundan ise geçen mektubunda bahsetmiştin, ürktüm. Senin gibi hayal dünyası geniş birinin bu kadar gerçeğe batık yaşamasına ürküyorum. Çünkü sen kendinin hep farkında olarak yaşamana rağmen kendini büyük ölçüde de inkar ettin. Bu seni yüceltmek değil, olsa olsa kendimi yüceltmek olur çünkü aynısından bende de var. <br />
<br />
Yalnızca sen inkar ettin çoğu zaman, bense kabullendim. Bana kabullenmeyi öğrettiği için hayata minnettarım çünkü işler isyanla yürümüyor. İsyan ettiğini bile kabul edebilmeli çünkü insan. “Huz mâ safâ, da' mâ keder” . bitti gitti. Sözde bahsi geçen yalnız düşünce mi, yoksa yalnız hayalden ibaret mi bilmiyorum ama insanın hayal ettiği şey neden insana keder versin di mi ya.. bunu düşündükten sonra banyoya giriyorum. Kendimi ona ait hissederek suyun altında duruyorum, kendimi dünyada yalnız hissederek suyu kapıyorum. Böyle olsa çok korkunç olurdu, üstelik sen de gerçekte yaşadığın için yalnızlığıma derman olacak cümleleri kuramazdın. Oysa ben biliyorum.<br />
<br />
Bana bu dünyada asla yalnız olamayacağımı öğrettiğin için teşekkür ederim.<br />
<br />
<br />
<br />
<iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/P55hH2a-qfA" frameborder="0" allowfullscreen></iframe><br />
ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-30134165935068564432012-10-06T00:58:00.002+03:002012-10-06T00:58:23.916+03:00hangirengi <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN6_87ZMg3n9-bM8YrqI6XaVeJ-qLJYF7IFABf7gSHXmisgl2-kC7L792f18JFs129tZM69gG7SKDZGNk96sD0X8wiXm4f4AcVguzjCOvxfUWjXMSIrjfV0mxsiY7GBHpzH3Bsa6r5BF9J/s1600/peacocks.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="400" width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN6_87ZMg3n9-bM8YrqI6XaVeJ-qLJYF7IFABf7gSHXmisgl2-kC7L792f18JFs129tZM69gG7SKDZGNk96sD0X8wiXm4f4AcVguzjCOvxfUWjXMSIrjfV0mxsiY7GBHpzH3Bsa6r5BF9J/s400/peacocks.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
Bir insanın gözleri kaç renk olabilir onu düşünüyorum. O kadar koşturuyorum, o kadar yoruluyorum ama yine de gözlerinin renkleri kahve molalarıma eşlik edebiliyor. Siyahrengi, kahverengi, elmasrengi, gökrengi, hangirengi… <br />
<br />
<br />
Bana renkleri anlat diyorum ona ve o art arda cümleler kuruyor. Nur içinde uyandığım sabahlara renkler veriyorum diyor, en mavi sabahlar onlar, öğlen çağı yeşil, beş çayı sırma, akşamüzerleri akşamsefası rengi ve geceler mor.<br />
Niye siyaha boyuyorsun hayallerini o zaman diyorum, ben o renklere dokunmak isterdim. O renklerin üzerini siyaha boyuyorum diyor, sen baktığın zamanlar pastel boyayı kazıyorum, altından yine renkler çıkıyor. <br />
<br />
Bu resme hayran oluyorum ve o yüzden gözlerimi kapıyorum ben de. O resme hayran oluyor ve o resim gibi bakıyor. O resmi alıp gözlerimin içine koyuyorum ben de, kahve molalarıma eşlik ediyor. <br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/92Rl0re5Mu4" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-71366104911038424282012-09-12T22:41:00.000+03:002012-09-12T22:41:16.544+03:00La<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc3Nh76tytjfpEAAd3N0EBNpwQmzXrf83NOIl6L0LiYkUfoTpsYB6Q_WBmHLUpo_tD32REZTizhird2T2z_mCT5itISQ36wVQ-PW9tM1OrToXTuOFRMMpwKQ8Ot2rmHQ8EK5bSP0Hgh3S1/s1600/124509-bulutlara-uzanabilmek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="280" width="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc3Nh76tytjfpEAAd3N0EBNpwQmzXrf83NOIl6L0LiYkUfoTpsYB6Q_WBmHLUpo_tD32REZTizhird2T2z_mCT5itISQ36wVQ-PW9tM1OrToXTuOFRMMpwKQ8Ot2rmHQ8EK5bSP0Hgh3S1/s400/124509-bulutlara-uzanabilmek.jpg" /></a></div><br />
Zihnimi geçmişin bilgisiyle dolduruyordu. Ve bunun tecavüzden farkı yoktu. Kurduğu her cümle, geçmişime ait her cümleye tecavüz ediyordu ve gözlerim bunu bir şölen edasıyla izliyordu. Şölenlere yakışır elbiseler giymiştiler, öyle parlak. Eve gidince çıkarttım onları çünkü evde gözümü göstereceğim çok göz vardı. Onlar gözlerimi çıplak seviyordu ve gözlerim onlara bakarken kıyafet giymiyordu. Ne çok mutluluk tanımı vardı ve hiçbir tanım birbirine uymuyordu. Bunu söylesem karşımdaki yüzüme anlamsızca bakacaktı ve ben o bakışları görmemek için susacaktım. Gözümün önüne aynı tecavüz sahnesi tekrar tekrar geliyordu ve ben bunu kimseye anlatamıyordum. Mahremini bana kapa diyemezdim çünkü o mahremin içinde kendimi görüyordum. Onun bana mahremini kapaması için benim aynaya bakmamam lazım geliyordu ama bunu yaparsam duyacağım onca iltifattan yoksun kalacaktım ve egom en azından buna izin vermeyecek kadar yüksekti.<br />
<br />
Ertesi gün bir inşaata gidecektim ve o inşaatın nasıl şekilleneceğine ben karar verecektim. Hayalimdeki mesleği yapıyor olmak bana bir kez daha keyif verecekti ama ben yeterince keyifli hissedemeyecektim. Mesai bitimi eve dönmeden sokakta kalmak için ayaklarımla kavga edecektim, sonra dizlerimle ve sonra baş ağrımla. Onlar galip olsa da ben elimden geleni yapmış olacaktım ama eve varmak bana yeterince huzurlu gelmeyecekti. Yeni bir kitaba başlayacak ve satırları büyük bir açlıkla görecektim ama o kitabı bitirmiş olmak beni tatmin etmeyecekti. Canım alışveriş yapmak isteyecekti ve dükkan dükkan gezecektim ama vitrinlere bakarken canım son derece sıkılacaktı. Arkadaşıma kahve içmeye gidecektim ardından ve kahvemi içerken koltuk beni öyle rahatsız edecekti ki… sonra kendimi şanslı hissetmek için sebep bulma oyunu oynayacaktım zihnimden. Ben şöyleyim ben böyleyim. Ben o olmak ister miyim diye kendime sorduğumda yine hayır yanıtını aldığımda düşünme yetim iflas edecekti, ben o iflası erteleyecek ve denize gidecektim, dalgaları izlerken, bulutlara bakarken bir şey düşünmemek mümkün müdür?<br />
<br />
“aaa ne güzeeelll” desem ben bir buluta bakarken aynı neşeyle tekrar, diyemem, zihnimi geçmişin bilgisiyle doldurdu bir kere. Orda başka bir şey vardı, tecavüze uğrayan.<br />
<br />
Haftasonu gitmek istediğim ancak bilet bulamadığım için gidemediğim konsere bir çift davetiye kazanmış olsam, o konsere gitsem ve en sevdiğim şarkıyı dinlesem mutlu olmam.<br />
<br />
Zihnimi geçmişin bilgisiyle doldurdu bir kere.<br />
<br />
<br />
<iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/lJYAsuVQry0" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-5881779436993326672012-07-11T01:00:00.002+03:002012-07-11T01:00:51.140+03:00hangi bulut içinde<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEislTJzYKcvZEqhAM-QEgwJ1HP05_tV5FdtnxMi79KwjwYpHaiodRoUmgtNV3-K3ArOk9IN66wdq9djFmXucfP63wDpwKCeC4yozJCBTTggupRVEBATX5JoMYYggmK0HM2AyHfD1835mG_z/s1600/Bulut+-++Yellow_Field_1600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="300" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEislTJzYKcvZEqhAM-QEgwJ1HP05_tV5FdtnxMi79KwjwYpHaiodRoUmgtNV3-K3ArOk9IN66wdq9djFmXucfP63wDpwKCeC4yozJCBTTggupRVEBATX5JoMYYggmK0HM2AyHfD1835mG_z/s400/Bulut+-++Yellow_Field_1600.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Sen bende sus dalgalar çok güzel. Şu şiiri anlatayım yoluma devam edicem. Bir cümleler kuruyorsun ki ben dilbilgisini unutuyorum sanki yıllarca Türkçe testi çözmemişim. Bir gülmeler koyuyorsun ki öyle gevrek, öyle simit olsa ben yemem, sen yersin, dondurmam gaymak. Ben sana sen bana sus ben sana konuşayım derken bunu dememiştim. Ben sana bir göster ki böyle olmaz hiç demedim. Sen düşüyorsun ben kopuyorum sanki orda değilim. Sen sanki orda mısın orda mısın ben görmedim. Bize bunu çok söylediler o an orda mısın? Bize bunu çok söylediler hep orada ol. Orada ol dediysem olmasan da orda kal. Orada ol dediysem en doğrusu bu olmasa gerek. en doğrusu bu değil, olmasa da gökten elmalar düşüyor. Her hikayenin sonunda o elmalar düşüyor ve ben o elmalar niye düşüyor diyorum başıma. Her hikayenin elmacısı ben miyim? Hayat bakıyorum tam bi sinema, her gün türk filmi izliyorum set aralarında, elbette birbirimize sarılıp ağlayacağız daha güneş batmadı! Elbette ağlayacağız ki seninle bu en güzel. Elbette ağlamalıyız hem bu her filmde olur. Sen ağzınla kuş tut, ben şaşırırım. Sen o kuşu tut ben sana ne şarkılar söylicem. Sen o kuşu tut ama yeter ki tut hiç bırakma. Hiç bırakma denir mi bi insana bunu bir tek sen anla!<br />
<br />
Beni de korkutuyor yeşil duvaklı gelinler ben söylüyor muyum? Ben söylesem nerde dalgalar, dışarıda dolunay var! Ben bir bulut olsaydım sen gökte elma, gökte ama! Bugünlerde canım bulut olmak çekiyor, tek bulut ben miyim.. belki ömrüm kısa, bil ki ülkeler kurma. bil ki sen hep bil ki ben bileyim, bileyim sana.<br />
<br />
<br />
<br />
<iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/wCP1GTOa7Jk" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-69144430833743753572012-06-04T00:47:00.001+03:002012-06-04T00:47:29.467+03:00Seyahat.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBQpHQkgtGq2qBcYzA73ocnTLfJmeDeewYV0rihe0UUeOVgbYIb8EExqZCb4Dd0jWxXPz8EjugTVp2OIQYPt5Ny9rqUSOAY5wYOZq43wwFmdMhtn3buVYVmNgF4gKTwgPyVtnpjLZXbpd_/s1600/d3a048113c35eabd4557a90ae3f4e592_13007963861.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="300" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBQpHQkgtGq2qBcYzA73ocnTLfJmeDeewYV0rihe0UUeOVgbYIb8EExqZCb4Dd0jWxXPz8EjugTVp2OIQYPt5Ny9rqUSOAY5wYOZq43wwFmdMhtn3buVYVmNgF4gKTwgPyVtnpjLZXbpd_/s400/d3a048113c35eabd4557a90ae3f4e592_13007963861.jpg" /></a></div><br />
<br />
<br />
Ona tam “bence nefislerimizi biraz olsun şımartmanın bir mahsuru yok” diyecektim ki otobüs geldi. Bindi. Ardından gelen otobüse de ben bindim. <br />
<br />
<br />
<i>“Evet, insanın fiilleri kalbin, hissin temayülâtından çıkar. O temayülât, ruhun ihtisasatından ve ihtiyacatından gelir.”<br />
</i><br />
<br />
<br />
Siz hiç biri gibi duran birini gördünüz mü? Kareli gömlek giymiş bir adam tıpkı onun gibi duruyordu. Arka koltukta iki kız oturuyordu. Birisi annesi ile telefonda konuşuyordu. Annesi yurdun bilmem hangi köyünde yaşıyordu. O köyde kurulan pazarda bezelye kilosu 50 kuruştan satılıyordu. Kilosu 50 kuruşa satılan bezelyelerden alan anne, bezelyeyi mevsiminde taze yiyebilmek için bezelyeleri ayıklıyor, kaynar suda sarartıyor, ardından buzlu suya batırıp öyle dipfırize atıyordu. Öyle daha lezzetli olduğunu kızından öğreniyordu. Kızı hastalanan ineğin yavrulayıp yavrulamadığını merak ediyor ve “buzağıladı mı” diyordu. Ben yeni bir kelime duymanın sevincini hissediyordum. Anne, ineğin hastalandığını ve ne yaparlarsa yapsınlar iyileşmediğini anlatıyordu. Kızı “nasip” diyordu, siz elinizden geleni yaptınız, artık nasipten çıkmışsa yapacak bir şey yok. Bir ampül daha yanıyordu. Ben elimden geleni yaptım mı diye ilk defa kendime soruyordum. Cevabım olmuyordu.<br />
<br />
<br />
Arkamdaki kızın yanında oturan kızın arkadaşları arıyor ve ceplerindeki tüm parayı nargileciye verdiklerini ve beş parasız kalıp eve dönemediklerini anlatıyor, yardım istiyordu. Arkamdaki kız yanındakinden beş lira borç isteyip ilk durakta arkadaşlarını kurtarmaya gidiyordu. Muhakkak günün ve daha bir çok günün konusunu bu mahsur kalma ve bu hayat kurtarma operasyonu oluşturuyordu. Kendimi mevzuusuz hissediyordum. Hayattan alınacak dersler elbette vardır.<br />
Ben elimden geleni yaptım mı diye bir kez daha soruyordum kendime, kardeşim iç sesim olup eylemsiz durmak cinayettir diyordu. Ben kaç katliam gördüm diyordum, susuyordum. Oysa sadece çocuklar sustuklarında gerçekten susuyordu. <br />
Yan koltukta oturan adam ise uyuyordu. Beni parka götür diyordum ona, beni lunaparka götürüyordu. Orda daha mı mutlu oluyordum, bilmiyorum. Tüm düşündüklerimi süzgeçten geçiriyordum. Ben çay süzgeci diyordum o kevgir anlıyordu.<br />
Karşımda da annem oturuyordu. “Siz ikiniz ne zamandan beri konuşuyorsunuz” diyordu. Ergen ben sinirleniyor ve “konuşmak ne demek anne, öyle mi söylenirmiş o” diyordu. O sırada şimdiki ben birden ciddileşiyorve anlıyordu “konuşmak sadece konuşmak değil di mi anne” diyordu. Annem ne dediğimi anlamıyordu.<br />
<br />
<br />
Yan koltukta oturan adam bir sonraki durakta iniyordu. Ardından “beni bırakıp nereye gidersin” diyemiyordum. İçimden bir ses bağırıyordu “eylemsiz durmak cinayettir”!. Kardeşim hep eylemsiz durduğunu iddia ediyordu. Asıl ben diyordum, hayır sen durmadın hiç diyordu, bu yüzden yalnız değilsin; ben hayır ben diyordum, o hayır sen durmadın diyordu, bu yüzden yalnız değilsin, ben yalnızım diyemiyordum sözümü ayaktaki kadın kesiyordu:<br />
<b>benim olmadığım yere nasıl gidersin?</b><br />
<br />
<br />
<br />
<iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/0iE6QF32OUw" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-21202622668950024622012-05-05T18:46:00.001+03:002012-05-05T18:53:12.231+03:00Zaaf<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrPV8qkVG4Fy54CZ0MqaLOO0aSEBwn2FgXHnh5cT4H5ntNBg8WORKN4EYCS3_LQEy4MUgWM0hTEU0BZVNNk7chg7iYJurwZxaxlJBGtYHy0QWwgMOu0UNQPFuVILHQ9jW-JQ5SwYeb4mlB/s1600/farkli-oturmak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="296" width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrPV8qkVG4Fy54CZ0MqaLOO0aSEBwn2FgXHnh5cT4H5ntNBg8WORKN4EYCS3_LQEy4MUgWM0hTEU0BZVNNk7chg7iYJurwZxaxlJBGtYHy0QWwgMOu0UNQPFuVILHQ9jW-JQ5SwYeb4mlB/s400/farkli-oturmak.jpg" /></a></div>
Ömrümün yumuşak yanı; diye başlıyor mektup, sen zaafsın. Ve zaaf bir mühürdür. Zaaf kaybolmaz. Zaaf yok olmaz. Zaaf her zaman açıkça belli olmaz. İnsanlara zaaflarını anlattığın zaman her şey herkes için kolaylaşır. Ama her zaman değil. Her şey, herkes için, ama her zaman değil. Külotlu çorabın kaçması gibi durur bazen şık bir davete icabet ettiğinde görünen. Kılavuzsuz da görünen bir köy gibi, apaçık ortada. Sen istediğin kadar umursamadan giydiğini iddia et o çorabı, kaçar, kaçık büyür büyür, durmaz. Kaçar.
Sana sarıldığı zaman hıçkıra hıçkıra ağlamış, bana yeni söyledi. O kadar derine gömmüş ki acılarını ben bile yeni duydum. Sen de duymamışsın. Sen ona nasihatler veriyormuşsun, şöyle yap böyle yap. Sağlıklı yaşam tüyoları. Senin ağzından çıkan her lafı önemser ama o sırada seni dinlemiyormuş. Bunu sen biliyormuşsun ama görmüyormuşsun o sırada. Sen bildiğin her şeyi görmezmişsin çünkü kör yaşamak lal yaşamaktan daha kolaymış senin için. Karşındaki lal olunca da ürküyormuşsun –ya da öyle görünüyormuşsun- çünkü bir gevezenin lal olması bir kartalın kör olması kadar acı veriyormuş aslında sana. Bana anlattığını bilsen çok kızacağın daha nicelerini anlattı da demiyorum sana.
Üzerinde durduğu bir cümle varmış onun. Sana bunu hiç söylememiş. Peki bunu nereye koyucaz diyecekmiş sana, sen yeni evini gezdiriyormuşsun ona o sırada, sana bunu nereye koyucaz diyecekmiş. Onu koyacak bir ev yok demek, bu evde yer yok ile onu sığdırabileceğim bir ev yok gibi zıt manalara geldiğinden soramamış. Susmuş. Elektrikler kesilmiş o sırada. O lalken sen onu görebildiğini fark etmişsin ışık olmasa da, o da bir yere koyamadığı şeyin adını koymuş orda..
Ömrümün dünya turu; diye bitiyor mektup. En sevdiğim mevsimdeyim.
<iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/CpN2XAg2bQs" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-52453562185129551862012-04-18T01:32:00.003+03:002012-04-18T01:43:24.174+03:00karnı ağrımasın.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2pSiS6HRPddzpe6edyzMjbW4ydSK4amuQw-OmGg254ua2zdGpiq6kSe_FSnIPHz_8U7xxF2uv38lvEhR2TJA2c6S_QOgZn5sM-gsgZWQkN-7uOQ_PfIK0FNodY41FHFQPhb-E4vk5d6t4/s1600/fire-breathing.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 340px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2pSiS6HRPddzpe6edyzMjbW4ydSK4amuQw-OmGg254ua2zdGpiq6kSe_FSnIPHz_8U7xxF2uv38lvEhR2TJA2c6S_QOgZn5sM-gsgZWQkN-7uOQ_PfIK0FNodY41FHFQPhb-E4vk5d6t4/s400/fire-breathing.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5732503829851670770" /></a><br /><br /> Onunla sohbet ederken kendim kendimi bir yangının içine atıyor. Önce saçlarım yanıyor. Sonra gözlerinden bir çocuk yangına su döker gibi oluyor. Döker gibi oluyor çünkü aslında o bardağın o yangına yetmeyeceğinin farkında. Yangın su içmek istiyor ve dünyanın bütün suları ona şelale olsa az. Saçlarım yanıyor. Saçımın ucu yansa benim neden içim yanık oluyor bunu düşünüyorum. Rüyamda yanan evler görüyorum. Yanan evler bitişleri simgeliyor. Onunla sohbet ediyorum. O bana tarih döküyor ben ona coğrafya çiziyorum. Resim defterindeki sıradağlar arasına sıralanan evler de yanıyor. Biz evlerin içinde olmuyoruz. Evler deprem yönetmeliğine uygun yapılıyor ama biz evlerin içinde olmuyoruz. Evler tarihi eser statüsünde kalıyor ama biz evlerin içinde olmuyoruz. Üstelik evlerin içinde olmamamız evlere sığamadığımız için değil. Daha kötüsü de var. Evler denize bakıyor. Deniz onlara. İçimde deniz, yangın, şelale daha…<br /> <br /> Sonra aynaya bakarken kusurlarımı görüyorum. Sonra poz veriyor yine kusurlarımı görüyorum. Oysa ben kusurlarımla kabulümüm sonrasını bilmiyorum. Kul hakkı boy veriyor, ben kulaç atıyorum. Vicdanımı vicdan yapan her şey varken muhasebeden çakıyorum. Tarafsız bölgede bile nerede duracağımı şaşırıyorum. Üstelik bu kararsızlıktan değil, kararlarımı kendim almıyorum. (başım öne eğik, işaret parmağım yukarı dönük, hazırolda bekliyorum)<br /><br /> Rengarenk balonları vurmuşlar diyorsun, balona kurşun işler mi? Kim bilir bilmediğim ne çok şey biliyorsun, ben susuyorum. Sonra onlar konuşuyor sen susuyorsun. Ben susarken hayalgücünde gezintiye çıkmaya bayılıyorum, sen susarken hayallerime bombalar yağıyor. Sonra Benjamin Button bakıyor gözlerinden. Kim bilir bilmediğim ne çok şey susuyorsun. Ben sana gözlerimi kaçırmıyorum diyorum, sen gözlerinsiz bakıyorsun. Ben gözlerin olurum o zaman diyorum, sinirleniyorsun. O öfke midemi rahatsız ediyor, alca-seltzer iyi gelmiyor. Bütün ağrı kesicileri sokak köpeklerine armağan ediyorum. Kediler beni çok seviyor.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/tuiMjE4s7No" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-70346361441482530102012-04-09T21:34:00.004+03:002012-04-09T21:40:07.784+03:00salıncak<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhE0lAm9zZhaW1QlbtR4aOKH0xT72jMlDLeo3TMk4fm67EhPy3BVypmiA8NpdTB5SR4KiQi-JO6CwMejjnmR1g29kIu9bCaFzfTfhG7vcagmGElMIlQSaXefoGQ2R7v-ums46oQBZ_B_w4-/s1600/salincak.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhE0lAm9zZhaW1QlbtR4aOKH0xT72jMlDLeo3TMk4fm67EhPy3BVypmiA8NpdTB5SR4KiQi-JO6CwMejjnmR1g29kIu9bCaFzfTfhG7vcagmGElMIlQSaXefoGQ2R7v-ums46oQBZ_B_w4-/s400/salincak.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5729472185856902994" /></a><br />Dünya meseleleriyle kafam son derece meşgulken gökten bir salıncak indi. “Salıncakta salınsak” dedim ona, “dünyanın üzerinden geçsek gitsek”.. “öyle yapmıyor muyuz zaten” dedi. O bunu söylerken benim kafam dünya meseleleriyle son derece meşguldü. Sağ olsun kırmadı beni, salıncağa bindik. <br /><br />“Siz hiç salıncaktan düştünüz mü?”<br /><br />Ben düştüm, sonra salıncak başıma çarptı, alnım morardı. Ama geçti sonra. Bizim mahallede Trabzonsporlu bir terzi vardı. O gün ona gidip “incecik iplikler nasıl kocaman kumaşlara dönüşüyor hiç anlamıyorum” demiştim. O gülmüştü. Üç belki dört yaşındaydım. Kapısının üstünde asılı bir Trabzonspor bayrağı vardı, “seni de Trabzonlu yapalım” derdi. Bir de o saten yorganların üzerine oturup onunla saatlerce ne konuşurdum hiç hatırlamıyorum. “Bir gün senin çeyizine de böyle kırmızı güzel bir yorgan yapacağım” demişti, “çeyiz ne demek” diye ona sormadım, ama çok sevinip anneme söylemiştim onu hatırlıyorum. Hafızamda bu kadarı kalan bir çocukluk anısının beni mutlu etme hali.. ama incecik iplikler nasıl kocaman kumaşlara dönüşüyor hala bunu bile anlamıyorum. <br /><br />Yol ayrımları ise beni hep parçalıyor, “yolları ayırmasak hiç” diyorum, kesişen yolların ayrılma ihtimali bile beni tedirgin etmeye yetiyor. Dünyam sarsılıyor. Bana sunulan şey ne kadar iyi olursa olsun korkuyorum. Daha güzel evler, daha eğlenceli meşgaleler ve hatta daha çok sevgiler bile sunuluyor olsa, olursa olsun diyor bir yanım, susmuyor. O bir yanım ne zaman bir yol ayrımına gelse ağlayarak yokuş aşağı koşuyor. Ben yokuş aşağı koşuyorum, hem ağlıyorum, sanki arkamdan kuduz bir köpek kovalıyor. Ben koşarken içimdeki yokuş yukarı çıkamıyor, nefesi kesiliyor, dünyayı taşıyamıyor.<br /><br />Bir gün Haydarpaşa’daydık, kollarımı iki yana açmışken ben, güneş altın altın parlıyorken, sevinçten ölüyordum. Ben sevinçten ölüyor ve çığlık gibi “aman Allahım bütün bunlar bizim için mi” diyorken O Haydarpaşa camiinde ses oluyordu. İrkiliyordum. Göğsümdeki altın ışık sıcakken, tenim buz kesiyordu. Orda bütün yollar birleşiyordu.<br /><br />Sonra telefonum hiç susmuyordu ve herkesin çok önemli işleri oluyordu. Beni yalnız “bir yuvası oldu bakan gözler” sevindiriyordu. Bu yüzden bu işi seviyordum. Köklerimizin aynı topraktan geldiğini duyan adamların gözleri ışık saçıyor yuvalarından çıkıyordu, gün içinde gözlerimle sevgiler dağıtıyordum. Gülümsüyordum çünkü gülümsememek suç geliyordu. Gülümsüyordum ama gözlerimle gülümsemesem günah sayıyordum. Gülümsüyordum ama sen bazen öyle bakıyordun ki gülümsemesem mi acaba diyordum. Seni önemsiyordum.<br /><br />“Seninle bir gün sahilde otursak ve sabaha kadar hiç susmadan konuşsak” dedi, “öyle hasretim”. “salıncaktan inince yaparız” dedim. Ayağım havaya basıyordu. Ama ben zincirin kopma ihtimalini düşünüyordum. Aklımdan bu düşünceyi kovuyor ve ayağımı havanın içinden geçirirken ağlayacak gibi oluyordum. Ayağım yere basıyorken havada yürüdüğümü hissetmiştim daha önce. O buna benzemiyordu. Zincirin kopmasından korkmuyordum. Sonra yokuş aşağı ağlayarak koşuyordum. Ben koşarken içimdeki yokuşu çıkamıyordu.<br /><br />Salıncak iniyordu sonra. Bir yerimize bir şey olmadan yere ayak basıyorduk. Sen benim elimden tutuyordun benim aklımdan “ben eskiden bu kadar korkak, bu kadar tedirgin, bu kadar cesaretsiz değildim” geçiyordu. Sen elimi tutuyordun sonra. İçimden bir lunapark bağırmak geçiyordu: siz hiç salıncaktan düştünüz mü diye. Çünkü ben düşmüştüm, biliyordum.<br /><br /><br /><iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/15WDBuvovXo" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-83779326709317234282012-02-06T23:07:00.004+02:002012-02-06T23:14:22.881+02:00perde.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTqooVxk1ABNSZlb1uifdyozf6f2GW9Pt5AIjcaH13BpTFBU38nw2tvU5TT1qjbch34ypu3Le2dIlJ-Z9fmPfOHrhOraYJoVE-JdSPFTtQv46gaqpYKjyI55BxoLMQTtt_Ccs6vSriextF/s1600/bebek3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 256px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTqooVxk1ABNSZlb1uifdyozf6f2GW9Pt5AIjcaH13BpTFBU38nw2tvU5TT1qjbch34ypu3Le2dIlJ-Z9fmPfOHrhOraYJoVE-JdSPFTtQv46gaqpYKjyI55BxoLMQTtt_Ccs6vSriextF/s400/bebek3.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5706133613048779058" /></a><br />O gün sana “bak perdelerini kaldırdın işte!” deseydim belki sen bunu da hatırlayıp unutmuş gibi yapardın ama ben bunu sana demiş olurdum. Bazı cümleler hiçbir şeyi değiştirmez ama hafızalarımıza “anı” ekler. Hafızalarımıza anı eklenince bizler daha ağır oluruz. Sonra mesela sevdiğimiz biri bize verdiği değerden söz açtığında içimizde bir ceylan seke seke çaydan geçebilemez. Çünkü o anılar bizi ağılaştırdıktan sonra bizim olaylara verdiğimiz tepkiler değişmese bile olaylar karşısında hissettiğimiz şeyler değişir. Acı eşiğimiz yükselir bir kere o kesin. Kadınların acı eşiği her zaman erkeklerinkinden yüksektir, acı hafızaları ise yoka yakın. Sen sırf bunu bildiğin için jilet sanatında ustasın. Söz sanatı benim işim. Kendim çalıp kendim oynuyorum. Belki sırf kendimi inandırmak için cümle kuruyorum, kendime. Çünkü yaşadıklarımı yazıyorum ama onları gerçekten yaşıyor muyum bilmiyorum. <br /><br /> O gün sana “bak perdelerini kaldırdın işte, duvarların yıkıldı,o kadar da zor değilmiş değil mi!?” deseydim, keşke deseydim. <br /><br /><br />Hepsini bunun için dedim.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/XUugAtrTzp8" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-24191063909253233862012-01-16T21:11:00.004+02:002012-01-17T00:03:38.970+02:00evdeki ses<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLjF_wBX7CIiGTYM2-m_Su80GmJL0efh4kpI74eU2nlYW5byk1LJgtuI6eA1Ai-orbrgu8NamSbM7gcS4iqldCZlOPy72p3GM4LalExfWYIcAtMj9dqtxhG1vvgZIOCtfQ9sHtvdLFXu3N/s1600/tumblr_ln6iq1Glvg1qco16mo1_500_large.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 260px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLjF_wBX7CIiGTYM2-m_Su80GmJL0efh4kpI74eU2nlYW5byk1LJgtuI6eA1Ai-orbrgu8NamSbM7gcS4iqldCZlOPy72p3GM4LalExfWYIcAtMj9dqtxhG1vvgZIOCtfQ9sHtvdLFXu3N/s400/tumblr_ln6iq1Glvg1qco16mo1_500_large.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5698311550538980802" /></a><br /><br /><span style="font-weight:bold;">Bana dedi ki: aynı şeyi tekrar tekrar anlatıyorsa dokunma, belki anlatırken mutlu olduğu içindir.</span><br /><br /><br />Müdahale etmeme imkan yoktu çünkü o anlattıkça bilmemezlikten geliyordum devamını bildiğim sahneleri bir bir duyarken. Aramızda havadan başka hiçbir şey yoktu. Nefesler alınıp veriliyordu ve tutulmuyordu bir kez olsun. Renkler hafızalarımızda birer resim oluşturuyordu ve ben bir kez daha aynı resme inandığımıza şahit oluyordum. Ama bunun bir önemi yoktu. <br /><br /><span style="font-style:italic;">O zaman nasıl olacak?</span> Dedim ona. <span style="font-style:italic;">Zihnimizde bunca şey tazeyken ve daha da önemlisi gerçekken.</span> <span style="font-style:italic;">Gerçeğin tek olduğunu kim söyledi</span>" diyordu içimdeki diğer ses. O diğer ses beni hep susturan sesti. Ben o sesi dinliyordum. Avaz avaz doğru susuyordum. Gerçek duruyordu. Beni bir gerçek duyuyordu. Ben gerçeğe susuyordum. O tam yanımda oturuyordu. <br /><br />Sonra kalkıp camiye gidiyordum. Camiye giderken yanımdan bir kadın ve kızı geçiyordu. Zihnimdeki ses: <span style="font-style:italic;">anacığım bulaşıkları bitirdikten sonra dışarı çıkmadan göz makyajımı tamamlayacak kadar vaktim olduğunu söyledi</span>, diyordu. Bu cümle dikkatimi çeken kızın abartılı göz makyajını bilinçaltımın bana bildirme şekliydi. Ben o sese doğuştan alışkındım çünkü o bana <span style="font-style:italic;">“yaz”</span> demişti bir kere, <span style="font-style:italic;">“içinde tutamıyorsan yaz”</span> . Ben senin sesine rüyamdan alışkındım çünkü o ses bana <span style="font-style:italic;">“sus”</span> dedi, <span style="font-style:italic;">“içinde tutamıyorsan sus”</span> ! Ben onun sesine alışkın oldum çünkü o <span style="font-style:italic;">“anlat”</span> dedi, <span style="font-style:italic;">“içinde tutamadıklarını anlat”</span>. Anlattım. Anlattı.<br /><br /> Yine de susmam gereken yerlerde susuyorsam bu seni de dinlediğim içindir. Ve yine yazmam gereken yerde yazıyorsam beni anlayan olduğu için. <br /><br /> Camiden geçerken gördüğüm kızın makyajının da aslında bir önemi yoktu ama göz kapakları gözümün önünden gitmiyor. O seslerden biri bazen susuyor.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/pBsQVP-Olmw" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-73851792994701318902011-12-27T20:45:00.006+02:002011-12-27T21:00:28.159+02:00pipo<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIu81giPDMn3HD-fkrPMG-L-gJZtkwZ6P3GNvLNFK_qyrTPDo9mzIT2QRuWYNxgCO340O6SJzRMQBxlXWSXwKny-x8Q_IWo_E9U3s15YGVUwRzGvJzco3nmEIv5TSQtlB10Eq0OR6ch0q2/s1600/ae566253288191ce5d879e51dae1d8c3_1291887888.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIu81giPDMn3HD-fkrPMG-L-gJZtkwZ6P3GNvLNFK_qyrTPDo9mzIT2QRuWYNxgCO340O6SJzRMQBxlXWSXwKny-x8Q_IWo_E9U3s15YGVUwRzGvJzco3nmEIv5TSQtlB10Eq0OR6ch0q2/s400/ae566253288191ce5d879e51dae1d8c3_1291887888.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5690885022562468466" /></a><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br />dün gece rüyamda ormandaydık. sen güzel şeyler bakıyordun, ben kötü sözler görüyordum. ben her şeyden çok sana inanıyordum. herkese inansaydım masaldaydım. bi kız salladığın ipten atlıyordu, sen gözüme bakıyordun, ben kızı görüyordum şen kahkahalarıyla. kız zıplamaya devam ediyordu. sen ipi sallamaya devam ettikçe kirpiklerim ıslandı, iplikleri içimde sardım, sarmaladım. sana düşman baktım, sana düşman olamadım. keşke en başından "bana inan" demeseydin dedi bilinçaltım. yaramın müsebbibi pipomu mangalı yaktığım ateşle yaktım.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><iframe width="420" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/TV0cMH8O8nY" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-69963542879232957382011-11-25T22:21:00.009+02:002011-11-26T00:16:57.616+02:00Allah geçmişimden razı olsun.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQrkSYM8GY-tkEeJdTNjqOEo5I272KtFdHJw5hdM16OzvINBTYd9OkET4KC8MRAEhyphenhyphen05J5CusCUY4fmpTDb_yr2H_od-FSberF8VdD6rKGaZpTz6m4x779kxmfjFbi-O4tcAMw-flrs5kn/s1600/mahmutkuru_israfil.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 308px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQrkSYM8GY-tkEeJdTNjqOEo5I272KtFdHJw5hdM16OzvINBTYd9OkET4KC8MRAEhyphenhyphen05J5CusCUY4fmpTDb_yr2H_od-FSberF8VdD6rKGaZpTz6m4x779kxmfjFbi-O4tcAMw-flrs5kn/s400/mahmutkuru_israfil.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5679043163115524402" /></a><br />"bırak bu işlerle uğraşmayı, dünyayı sen mi kurtaracaksın" dedi. dünyayı kurtaramasam da dünyayı kurtarmaya çalışan insanların yanında atıyordu kalbim. ama sadece kalbim orada atıyordu ve bedenim dünyanın kurtarılamayacağını bildiği için olduğu yere saplanmış kalmıştı. bu dünyada adalet olmadığını anladığım an o yerine çakılı kalan bedenim hukuk okumaya devam etti, kalbim Allah'a ve ilahi adaletin varlığına inandı. bu benim için tek umuttu. bu umut olmasaydı dünyada gidecek yer bulamazdım. bunları ona hiç anlatmamıştım, belki farklı cümlelerle anlatmayı denemiştim ve o beni anlamıştı. oysa o benden umudunu kesmiş ve çoktan umut vaadeden bir alın yazmıştı. ben alnımın yazısını bir türlü okuyamıyordum. gözlerime baka baka "evet" diyordu ama ben o gözleri okumayı doğduğumda sökmüştüm. çok okuyorum diyişim aslında bundandı, gözleri ve yüzleri de sözlere dahil ediyordum. <br /><br />bana ne kadar güzel olduğumu söyledi. sonra baktığım aynaya yerden aldığı taşı fırlattı. aynam kırıldı. o aynadaki silüetlerimizde biz aynı şiiri okuyorduk. şiirler bize ruhumuzdan armağandı. kırık ayna onun ruhunu bedeninden ayırdı. ruhunu kim üfledi dedim senin israfil mi? ben bunu der demez o tuttuğu elimi bıraktı. kırmızı bir arabanın altında kaldım. göğüskafesimin kırıldığını yıllarca annemden saklamaya çalıştım. ama ana yüreği babaocağına sığmıyor, taşıyordu. o sözkonusuysa merak hep vardı. annem hüngür hüngür ağladı. annemi ağlattığı gün ona düşman oldum. bir daha da şiir miir okumadım. ondan yüzüne gülücükler atarak intikam alıyordum. üstelik gözümde inciler yoktu, içimde sızıdan eser. <br /><br />insanlar bu dünyada adalet olmadığını fark etmeye başlayıp seslerini yükselttiler sonra. sesleri öyle yüksek çıkıyordu ki duymamak için kör olmak gerekiyordu, bilmemek için sağır, anlamamak için kalpsiz. kalbi olmayan adamlarla tanışmayanlar şaşırmaya devam ediyorlardı. çok okuduğum için ben biliyordum tabi beni yalnız bu dünyanın güzellikleri şaşırtır! adalet zaten yok, olmayacak. o hassas teraziden hiç bir vicdana koymayın sığmaz. hem hangi gönül hangi kefeye sığmış, hangi tartı tartabilmiş denizi! <br /><br />ben hiç pişman olmadım demek için nasıl yaşamış olmak gerekir bunu düşündüm hep. anneme Allah'a inan dedim, gerisine karışma. annem iyileşmeme sevindi oysa benim hep bilincim yerindeydi. ne yazık ki her zaman fazlasıyla yerindeydi.<br /> <br />Sahi kim üfledi de içine kaçtı ruhun senin dedim. İsrafil mi?<br /><br /><br /><br /><br /><iframe width="560" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/jN_w8CbdS8o" frameborder="0" allowfullscreen></iframe>ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-567568317540445024.post-53100173943393313952011-11-02T21:36:00.002+02:002011-11-02T21:43:55.433+02:00Yüzünü kalbine dön.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYOup5YYcuCR9hNBC5BwJs_rRVV8yLJpgO9oVVKORbF4af7LyUT1MD1FEwIJt6ymlwzkJ62KAOf2EBmdgOD8XPkjNyAZyMed_as4QXaUmB6fJePBTvhjfncvcDPgBc5DBM9y0sNv1Vr-O4/s1600/6.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYOup5YYcuCR9hNBC5BwJs_rRVV8yLJpgO9oVVKORbF4af7LyUT1MD1FEwIJt6ymlwzkJ62KAOf2EBmdgOD8XPkjNyAZyMed_as4QXaUmB6fJePBTvhjfncvcDPgBc5DBM9y0sNv1Vr-O4/s400/6.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5670486524540159314" /></a><br /><br /><br />Tıpkı seninle uzun zaman konuşmadan kaldığımız zamanlarda olduğumu gibi ne söyleyeceğimi, nereden başlayacağımı şaşırıyor ve cesaret edemiyorum başlamaya. Uzun süredir yurtdışındaydın ve kısa bir süreliğine geri dönmüşsün sadece birkaç dost ziyareti için. Biliyorum ki bir kere göz göze geldikten ve ardından başını ve sonunu hatırlamayacağımız birkaç cümle söyledikten sonra gerisi gelecek ancak belki görüşemezsek diye en azından gitmeden sana bir mektup ulaştırmayı uygun gördüm. <br /><br />Fena halde gerçeğe batmış durumdayım. Gerçeğe batık bir halde huzurlu yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. Deste deste evler kuruyor ve çatılar koyuyorum o evlerin üzerine, sonra deprem oluyor. Sonra deprem imgesini ne çok kullandığımı fark ediyorum mesela bunu söylerken. Kumdan kaleler gibi bir dalga geliyor yerin dibinden ve güm. O gümbürtü koparken benim bir tarafım gerçeği haykırıyor, bir tarafım üç maymunu oynuyor, görmedim, duymadım ve bilmi.. bilmiyorum demeye dilim varmıyor. Görmeden, duymadan bildiklerimiz her daim zihnimde. Zihnimin en güzel yerinde tutuyorum onları, saklıyorum hediye diye. Zaten kulak tıkamakla olmuyor da. Sonra haberlerin ardı arkası kesilmiyor, istemeden de olsa okuyorum ve okudukça içimdeki ses haykırıyor. Nerede adaletiniz diye akan bolca gözyaşı biriktiriyorum manşetleri gördükçe. Susabildiğim için kendimi şanslı hissettiğim oluyor çünkü ben en çok susarken bağırıyorum.<br /><br />Fena halde gerçeğe batığım dedim ya, takas sistemine mi geçsek yeniden dediğim oluyor, tek başıma ben dünyayı değiştiremiyorum. Değer verdiğim herkes, her şey yerlerde sürünüyor, süründürüyorlar. İnsanların algısını değiştiremiyorum ve nasıl bu kadar farklı olabilir algıları gerçek birken diye şaşırıyorum. Yok bu sadece şaşırmak değil, hayrete düşüyorum. Hayrete düşmekten de öte o kadar büyük bi kelime ki isyanımı ancak susarak ve gülümseyerek bastırabiliyorum. Ya da bastıramıyorum. Olayı sen nasıl değerlendiriyorsun diye merak etmeden de duramıyorum tabi.. <br /><br />Sana anlatmayı ihmal etmek istemediğim bir konu daha var; bugün mecburi seyahatlerimden birinde ön koltukta oturan avukat hanımla sohbete başlamadan önce onun dış görünüşünü garipsemekten kendimi alamadığımı itiraf ederek başlamak istiyorum. Hanımefendi daha sonra kırkaltı yaşında olduğunu öğrendiğim, otuzlu yaşlarında görünen, saçları kısacık bir kadındı. Üzerinde siyah eşofman vardı. Alelade giyilmiş bir yelek, siyah eşofman takımı, spor ayakkabılar ve kısacık kesilmiş saçlar ve makyajsız ve hatta bakımsız bir surat… görünüşünü garipsediğim bu kadının daha sonra yirmi yıllık avukat olduğunu öğrenince şaşkınlığım arttı, tutamadım. Asla jilet gibi görünen bir avukat lardan olmadığım halde bu kadını haddinden fazla bakımsız bulmuştum. Sonradan öğrendim ki 10 yaşındaki kızı kanser hastası olan bu kadın hastahaneye, kızının yanına dönecekmiş işi bitince. Daha sonra yaklaşık bir yıldır hastahanede yaşadığı gibi bayramda da orada olacaklarını, kızının tüm tedavi süreçlerini, hastalığın tüm teşhis aşamalarını, müstakil, iki katlı ve bahçeli evini, evinin köşesindeki bakkalı, aynı zamanda müvekkili olan kaynını, hastalığın işini nasıl etkilediğini, neleri değiştirdiğini, saçlarını nasıl kestirdiğini anlatan bu kadına bir türlü ısınamadım. Ona acımadım bile. Sonra düşündüm, insanlığın birçoğu merhametli olmaktan şikayet eder de merhametli olmazlar çoğu zaman. Hele ki dünyalık tüm zamanlar gibi merhamet duygusunun bu kadar ön planda olması gereken günleri yaşarken ben neden, ben neden… söylemeye dilim varmıyor işte. Ama işte öyle bir his var ki bazı insanları sevmemek istediğim halde bunu yapamıyor gibiyim. Bazı insanları sevmek elimizde değil ama onlara karşı nefret değil de sevmeme hissini bile hissetmeye engel olan bir şey var içimde. Kalbim sevmemeye gidemedi bir türlü, böyle işte…ceren baykalhttp://www.blogger.com/profile/09305555837098799306noreply@blogger.com1