“hayaller en büyük avuntularımız” dedi, göl kenarında taşı sektirmeye çalışırken. Sekmiyordu belki ama kurduğu cümle beynimden içeri nasıl dalmışsa cumburlop düşüyordu suya. Onun taşı suyun üzerinde dolaştırma isteği gibi kurduğu cümlede beynimde bir kaç yere uğrasın en azından istedim. Ama yok. Çoktan derine dalmıştı bile… bir kaç yere vursa, bir kaç cümle kurdursa…eve gitmeye karar verdim sonra. “ben eve gidiyorum.” Dedim, bakıp gülümsedi sadece. Kızmış olmalı diye düşündüm kurduğu cümleye ver-e-mediğim tepkiye. Oysa derin bir sohbet başlatmak istemişti bu cümleyi kurduğunda eminim. Ya da belki paylaşmak istediği yeni bir düş kuruyordu bugünlerde. Ya da belki birinin bi düşüydü dillendirmek istediği de, dinlemedim.
“sana yar diyemem kii dile düştün söz oldun”
Nereden gelmişti şimdi bu şarkı aklıma, oysa bambaşka bir ıslık vardı ağzımda ve şarkının haleti ruhiyesini kesinlikle karşılamayan ve nereden geldiği belirsiz bir tebessüm yüzümde. Ama şarkı esir etmeye başlıyordu işte once ıslığımı aldı dilimden çünkü ses sakin olsa bile bi isyan halinde geliyordu içimdeki sesten, sonra da tebessümüm kararmaya başladı birden. Ama ağlamadım.
Onun kurduğu dakika bilinçaltıma gönderilmiş “hayaller en büyük avuntularımız” cümlesi içimden bi yerlerden bu şarkıyı çağırmış demek ki diye düşünerek olaya bilimsel bir açıklama katmaya çalışıyordum. Olay bilimsel olunca duygusallıktan tamamen uzak durmayı sağlıyodu çünkü. “en iyisi eve gidip kitap okuyayım” dedim içimden, uzun süredir ihmal ettim, oldukça uzun süredir.
Oturduğumuz sokağa geldiğimde üst kat komşumuz birden balkona çıkıp sofrabezini silkelemeye başladı. Küfürbaz olsaydım da bu durumda küfredemezdim eminim derken ne kadar öfkelendiğimi bir ben biliyorum. Ve öfke yukarıdan dökülen kırıntılar azaldıkça azalırken sözcükler çıkmaya başladılar saklandıkları yerlerden üstelik cümleler bile kurmaya başlayıverdiler ben ne olduğunu anlamaya çabalarken. Apartmanın merdivenlerine oturup yazmaya koyulmalıydım hepsini birer birer, yukarı çıktım. Televizyonu açtım, evlendirme programlamlarından birinin olduğu kanalı açtım, hayaller en büyük avuntularımız mı gerçekten diye çığlık attı içimdeki, hayallerinden korkup kaçanlar için hangi avuntudan söz ediyorsun allah aşkına diyerek bastırdım onu.
Bu kadın kesin o adama evet diyecekti …
DEVAMI...
“sana yar diyemem kii dile düştün söz oldun”
Nereden gelmişti şimdi bu şarkı aklıma, oysa bambaşka bir ıslık vardı ağzımda ve şarkının haleti ruhiyesini kesinlikle karşılamayan ve nereden geldiği belirsiz bir tebessüm yüzümde. Ama şarkı esir etmeye başlıyordu işte once ıslığımı aldı dilimden çünkü ses sakin olsa bile bi isyan halinde geliyordu içimdeki sesten, sonra da tebessümüm kararmaya başladı birden. Ama ağlamadım.
Onun kurduğu dakika bilinçaltıma gönderilmiş “hayaller en büyük avuntularımız” cümlesi içimden bi yerlerden bu şarkıyı çağırmış demek ki diye düşünerek olaya bilimsel bir açıklama katmaya çalışıyordum. Olay bilimsel olunca duygusallıktan tamamen uzak durmayı sağlıyodu çünkü. “en iyisi eve gidip kitap okuyayım” dedim içimden, uzun süredir ihmal ettim, oldukça uzun süredir.
Oturduğumuz sokağa geldiğimde üst kat komşumuz birden balkona çıkıp sofrabezini silkelemeye başladı. Küfürbaz olsaydım da bu durumda küfredemezdim eminim derken ne kadar öfkelendiğimi bir ben biliyorum. Ve öfke yukarıdan dökülen kırıntılar azaldıkça azalırken sözcükler çıkmaya başladılar saklandıkları yerlerden üstelik cümleler bile kurmaya başlayıverdiler ben ne olduğunu anlamaya çabalarken. Apartmanın merdivenlerine oturup yazmaya koyulmalıydım hepsini birer birer, yukarı çıktım. Televizyonu açtım, evlendirme programlamlarından birinin olduğu kanalı açtım, hayaller en büyük avuntularımız mı gerçekten diye çığlık attı içimdeki, hayallerinden korkup kaçanlar için hangi avuntudan söz ediyorsun allah aşkına diyerek bastırdım onu.
Bu kadın kesin o adama evet diyecekti …