Manşet

26 Ağustos 2010 Perşembe

en iyi 20 genç yazar

yarısını tanımamak ve bu yüzden kendini kötü hissetmek...


http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/42492-yasam-en-iyi-20-genc-yazar/1
DEVAMI...

imza mimza





cuma günü imza günüm varmış benim, gelsenize :)


http://www.carpediemkitap.com/Icerik/Kitaplarimiz/Ruha-Dokunanlar/Ne-Demis-Goethe.aspx
DEVAMI...

15 Ağustos 2010 Pazar

Ölü peri olur mu?


*Sen yalnızca üç benekli beyaz bir kedisin.

Bazen yüzün geliyor gözümün önüne, aynaya kızıyorum. Ligeia’nın ruh gösteren aynasının aynısından istiyorum. Artık kendiminkine güven-miyorum.

Bazen gözün geliyor gözümün önüne, iyi adam olmak konulu konferanslar veriyorsun. İyi kadın olamadığım için kendime küfrediyorum. Melek gibi değilim, hem kanatlarım da yok. Ama ben iyi ağlarım, iyi ağlamak yürek ister. Ama iyi ağlamak iyi yürek istemez, yaşayarak öğreniyorum.

Sana her şeyi anlatmak istiyorum aslında ama neresinden başlasam konusunda etmediğim tereddütü her seferinde, neresinden başlamamı istersin diye yaşıyorum. Hem sonra, başladığım yeri bitirdiğimde hala dinliyor olur musun beni?

Sana ne anlatsam diye ise hiç tereddüt etmedim. Kalabalık olduğumuz zamanları saymazsak –ki iki kişinin yalnızca tek ve asıl yüzlerinin birbirlerine dönük oldukları zamanlar neden bu kadar az oluyor anlamıyorum-…

Biliyor musun ben küçükken sarışın, mavi gözlü olmak isterdim. Sonra büyüyünce fark ettim ki bütün bebeklerim sarışın ve mavi gözlüydü o sıralar. Yani şimdi ben küçükken bebeklerim gibi olmak isterdim, onların dünyasını ben kuruyordum çünkü. Oyuncak dünya, benimle oynama!

Kurmak istediğim internet siteleri oluyor zaman zaman… Ama neden sonra gerçek siteler kurmaya gidiyor aklım, gönüller buluşsun, çardaklar kahkahalarla dolsun. Ama -neden sonra- aklıma geliyor ki bir yanım sitelerden, birbirinin aynısı görünen evlerden nefret ediyor. Güvenlikli bir dairede oturmaya da karşıyım. Hem ben ikizlerden bile korkarım!

Ne neşeli kalabalıklar içindeydik biz diyorum bazen, o zaman her şey yalan geliyordu bana, içinde yaşadığım tek gerçek sanki ilelebet sürecek… Neşeli yalnızlıklar içinde hissediyorum kendimi giderek. İçinde bulunduğum tek gerçek ve ilelebet sürecek. Yeteri kadar mutlu olduğumu hiç sanmıyorum, hem çok sıcak, terliyorum.

Hala kedileri çok sevimli bulmuyorum, kucağına aldığın yavru kedileri saymazsak. Kucağına aldığın kedilere ne oldu? Öldüler mi? Kediler ölür mü? Kediler ölürken özür diler mi?

“Yüzün yüzüme şüphesiz bir gizli geçitti”*

Davullar çalıyor davullar. Davullar çalıyor, uzaktan hoş geliyor mu sana da sesleri? Her davul sesinde bunu düşünüyorum “davulun sesi uzaktan hoş gelir mi, uzaktaki davul sesi hoşuma gidiyor mu gerçekten” diye. Yoksa yalnızca mecaz mı bu. Yoksa bu da yalnızca mecaz mı? Yoksa mecaz mı?

Davullar örften,adetten çalıyor. Davullar uyandırmaya çalıyor birilerini, teknoloji çağındayız değil mi, uyanacak olan saatlerini kuruyor. Ben hiçbir saati duymuyorum ama. Tamamen psikolojik. Bana desen ki kırk gün uyuma, sana yıldızları getireceğim, kırk gün uyumam ama… Hiçbir saati duymuyorum.


Dün gece beni rüyamda atlı kovaladı. Atlının yüzünü görmeye çalıştım ama koşarken arkama bakarsam düşerim diye bakamadım, göremedim, bilemedim. Kendimi kandırmıyorum. Sen de biliyorsun koşarken arkama bakıyorum. O yalnızca rüya.
Çöl güzeldi ama, rüyada çölde koşmak ne anlama gelir araştırmasını sana bırakıyorum. Peri değilim ama ölürken özür dileyeceğim, söz.

*K. İskender: Periler Ölürken Özür diler
DEVAMI...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Ben bazen!


Dost musun düşman mısın söyleyebilir misin? (-ebilmek ekini kibarlıktan kullanmadım. Çünkü kibar bir insan değilim.)
Ayağımda prangalar var cidden, bir adım ileri gidemiyorum, bazen hep aynı yer, o prangalar ileri götüremeseler de geriye götürebiliyorlar ne fena!

Bugün otobüsteyken insanların güzel yanlarını görme oyunu oynadım, (otobüste canım sıkıldığında hep zihinsel oyunlar oynarım!) bir adamı çirkin gördüm diye kendimi suçlu hissettim, sonra onu tanımak istedim en güzel yanını bilmem gerek gibi…

Sıcaktan bunalmıyorum, sıcağın üzerimdeki etkilerinden bunalıyorum yoksa ben sıcakları severim ayak uyduramayan bensem sıcağın suçu ne di mi ama?!

Bazı evler bana oldukça hoş geliyor ama denizin dibinde yaşamak isteyen ben, depremden kaçan ben, içimdeki birçok ben bu kadar çelişik olmasaydı birbiriyle diyorum…

Beni heyecanlandıran şeylerin üzerine gitmeye korkuyorum bazen, sonra öyle duvarlar örüyorum ki önüme her babayiğidin harcı değil bence. Bazen de beni heyecanlandıran bir şey bulunca çok heyecanlanıyorum. Ben zaten heyecanlı bir insanım. Bunu unutmamalıyım!

Bahçeden sebze toplamak çok mis kokulu bir şeymiş!

Güzel kokulara ayrı bir hayranlığım var, parfümlere bile…

Bazen ben çok sinirleniyorum ama bazen sinirlendiğim için kendime çok kırılıyorum işte onun tamiri biraz uzun sürüyor.


Hayatımdaki bazı insanlar öyle çok, bazı insanlar öyle az ki. Ama neden onlar azalırken ben küçülüyorum?

Güzel fotoğraflar çekmek isterim tabii ki, güzel fotoğraflar güzeldir. Güzel fotoğraflar bazen hiçbir anlamları olmasa da güzeldir. Hatta kimsenin güzel bulmadığı fotoğrafları güzel bulduğum zamanlar olmuştur epeyce. Güzel fotoğraflar gerçekten güzeldir. Fotoğraf olsalar bile!

Bakan gözlere hayranım!

2 tane koltuk var, o iki tane kodluğu dev kitaplığımın önüne koyucam bi gün, odamda kitaplar okuyacam, tepemde loş bi ışık, içimde melodin, rüzgara perdeyi sallayacak, sen geldin sanıcam, huzur hayali!! (yıllar önceydi, "karşımdaki koltuk boş" diye sayıklarken ben, sen cevap vermiştin!)

Harf çeşitlerine yazı karakteri denmesi bence çok anlamlı, karakteristik özellikleri olduğu doğru çünkü. Hem ben yeni kelimeler keşfetmeyi çok seviyorum. Keşiflere tutkunum.( sizin bildiklerinizden değil)

Öyle dumanlar gördüm ki zaten yoktular!

Allahım bir buluta çevirdiğinde başını, "yalnızca bir bulut" gören zihinleri benden uzak eyle! AMİN!

Şimdilik bitti.
DEVAMI...