Manşet

18 Mayıs 2008 Pazar

2 CANIM ARASI 7 FARK

dün canım dediğinde sesin öyle bi sarıldı ki kemiklerim kırılacak sandım
bugün canım dediğinde gözlerin karşımdaki koltukta öylece oturuyo...

dün canım dediğinde en çok şaşırdığım bütün kırılan oyuncaklarımı nasıl tamir ettiğindi
bugün canım diyişinde çocuk seni dinlemiyo,atma desen de en sevdiği şey balkondan aşağı oyuncaklarını atmak.........

dün canım diyişinde denize koştum,öyle uçsuz bucaksız bi görüntüsü vardı ki,öyle sonsuzdu ki bana bu hissi verebilecek senden başka bi güç olamayacağına inandırmıştım artık ben de kendimi,,
bugün canım diyişinde ırmaklar ne içeri ne dışarı akıyo,ne ileri ne geri gidiyo,akar su yıkar götürür mü tüm kırgınlıkları??

dün canım diyişinde demli bi çay koydum kendime,bi de sigara yaktım,hayatta en zevk aldığım şeylerden birinin de bu olduğuna karar verdim üstelik,
bugün canım dedin,yan komşu bi fincan kahveniz var mı diye çaldı kapıyı,dedim benimki bana yetmiyor...

dün bakkaldan bi canım çikulatası aldım sen canım dediğinde,çilekli böğürtlenli vanilyalı,
bugün canım dedin şama gitti kayısı almaya ruhum,döner mi bilinmez!

dün canım dediğin an pikniğe çıktık,ateşte sucuk yaptık,hoş olmuştu dimi tadı,tadı hoş olmasa bile açlıktan öyle güzel gelmişti belki de ama yine de safça aynı duygular aynı düşünceyi paylaşıyo,hayatımda daha güzel sucuk yemedim...,
bugün canım dedin,patlıcanları közlerken ocakta yaktım,ocağı da yakmıştım tabi önce,yandık işte.

en son dün canım dedin,gökdelenler inşa edildi gökyüzünde(?),bugün canım bile demedin,başıma yıkıldı allah ne verdiyse!

canım 777 parçaya ayrıldı........................................

NOT*** bu yazıdaki dün günler öncesi,bugün günler sonrasıdır.
canımın canım'la uzaktan yakından ilgisi yoktur!
7 kurgudur;
777 abartıdır,
bir de şarkı adı...başka bir şey bilmiyorum!
DEVAMI...

17 Mayıs 2008 Cumartesi

fay

Bişi atıyo,kalbin,bişi atıyo ağzımda,kalbin.kalbin ağzımın içinde atıyo.sen in bedeni benim bedeni me yapışmış,artık tenimin sıcaklığı seninkiyle eşdeğer.kalbimde attı kalbin,kalbimin tam üzerinde atan,senin kalbin.

artık hiç bir deprem aramızdaki fay hattından geçmez!
DEVAMI...

deniz dalgada durmaz

Deniz dalgada durmaz,durmaz dalgada deniz,bir ileri bir geri atma adımlarını,hayat da durmaz,kalma,koş,kalma,git,kalma,isteme de daha fazla,koşma,dur,kalbin dayanmaz,gitme,kal,isteme daha fazla,deniz dalgada durmaz,dalgada durmaz deniz,dalga da denizde durduğu gibi durmaz.unutma.en büyük kim,en küçük kim,sorma,küsme,yanıt alamazsan küsme aynaya,sorma,yanıt alamayacağın sorular sorma,aldığın her yanıta inanma,sorma.sorduğun her soruyu duyma.içme dur.daha fazla içeceksen kusma,kusma hep,yanlışı doğruyu sorma,koşma,koştuğun yolun sonunda yok.koşma,yolun sonunda o yok.koşma,denize koşma,dalgasın sen,deniz dalgada durmaz,dalgada deniz durmaz,dalga da denizde durduğu gibi durmaz.koşma.
DEVAMI...

3 Mayıs 2008 Cumartesi

ZEUS

Zeusun mabedinde seni onlarca öptüm,
Etini etime çiviledim de bir gram kanımız düşmedi yere.
Seke seke düştüm kayaların tepesinde de elin kaldırdı alnımı yukarı
Göğsümü kabarttı sevişin
Mezarlara girdik,çıktık,gördük,çoktuk
Anı sığdırdık objektife,taşanı kulaklarımıza fısıldadık
Bir sen
Bir ben
Denizin dalgası denizin durulması
Hepsi bizden di
Ve tek bir şahidimiz bile yoktu
Hep bizimle olanı saymazsak!
Tenimize çiçek kokusu kattık,
Çobanın sopasını elden ele dolaştırdık,
Ayindeydik
Sevme ayini
Görme ayini
Keşif ayini
Ay ini...
Gözleri çekikler geldi
Tenleri esmerler geldi
Milletleri de aramıza aldık,sınırları kaldırdık,yeryüzü bizim oldu.
Kocaman gözlüklerimi taktım
70lerdik
80lerdik
Genzimi okşuyodu teninin kokusu,2008 deydik.
Kuşlar göç etti,kanadına asıldık,geleceğe gittik,
Bulutlara daldık
Dağa daşa kuma suya hatta bulutlara iz bıraktık da,birbirimizin elini bırakmadık.
Ne tünellerde gezdik ne köprülerden geçtik ne dağlara tırmandık da gören olmadı.
Bir sen vardın,bir ben orda
Hoş gerçekten de öyle dünyada..
Çayımın demi oldun,çayının şekeri oldum,
Kaynadık buhar olduk da
Bir yerlere kaybolmadık
Şimdi dağları aramıza kattık
Kayıp olmadık
Hala parmakucumda sen,
gözucumda sen,
kulağımın ucunda sen,
başucumda sen,
düşucumda sen,
aynada sen,
ay çıksa da çıkmasa da sen,
gün doğsa da doğmasa sen,
artık hep sen...

Bir de Zeus.
DEVAMI...

cenaze marşı

Adamın yapısına ne kadar zıtsa söyledikleri ama bir o kadar içinden geçenlere denkse karın boşluğunuzda bir yeri her zaman ağrıtır.
Saçları dağınıktır.
Dış görünüşüne verdiği önem aynanın söylediklerinden bağımsızdır.
Dudakları ince;
Kurduğu cümleler kalındır.
Doğuştan değildir sonradan büyümüştür duyu organları ki daha iyi algılayabilsin çevresini.
Hem algılayabildiği kadarı kimseye benzemez,eğitilmiş bir yabanidir.
Yürüyüşü de kimseyi andırmaz.
Sokak sokak değildir sanki o yürürken,ancak dekor,belki dekor.
Yürümek hiç,sanki salınmak gibi.
Ama o oynadığı oyunun içinde bir tiyatrocu asla değildir.
Siz asalak diyebilirsiniz yaşayışını düşünüp,konuşsanız hiç.
Nasıl anlatsam size tezatları..
Örneğin şişi almış eline örgü ören bir erkek görüntüsü düşünün,piyanoyu aynı hassasiyetle çalışını da ekleyin,aynı parmakları büküp sert bir yumruk attığını hayal edin karşısındakine,,işte böyle...
Adam susmaya karar vermiştir incecik dudaklarını kıvırıp.saklayabilmek için sakal bırakmıştır belki.
Saçları hala dağınıktır.
Sizin umrunuzda olmaması engellemez bazı ayrıntıların,hayatın içindeki gerçek ayrıntıların,onun zaten umurunun yakınından bile geçmemiştir,ama sizin umrunuzda olmaması başkalarının umurlarına dokunduğu anda sona erer.işte bundandır umrunuzda olmaya başladığı anda sona erişi.
ya onun gibi yaşayacaktınız ki bunca hisliyken bu imkansızdır;
ya da o halde yaşamayacaktınız umrunuza dokunduğu yerde durup.durabilip.
Bundan en gerekli olandır masalları gerçek yapmamak bazen,
Masallar masal olarak bu sebepten kalmalıdır.
Saçları hala dağınıktır.
DEVAMI...

dil yarası

kan çekmez. ancak kelimeler.
geç olmaz,belki saat, ancak saat, sadece saat.
kara cümleler kömür olmadan çıkmaz. yanmadan zor. közde bile ışık var.
yanmaya niyet eden önce cümle kurar. cümle tutuşur,kağıtlar yanar. önce kağıtlar yanar,ancak,
kağıtlar yanar!
söz uçmaz.

düşünmeden sağa sola attığın taşlar örer bir duvar.
duvar kalır. duvar yıkılmaz.
heyecandan tir tir titretirken sardığında kalbini,
yaprak olur kımıldamayan duvar sardığında kalbi.

dil yarasını,dilin yaralamasını unutmaz da insan,
dilin kapattığı yaraları unutur,unutturur!
DEVAMI...

bir gece bin senaryoyla gelir

sürekli görünüp kaybolan bir yüz var,yok yok sadece yüz dersem haksızlık etmiş olucam.bütün halleriyle gayet meydanda kendisi.okula giderken yanımda beliriveriyor bir anda.benimle yürüyor.sahilde çay içerken geliyor mesela,sarılıyoruz,birlikte içiyoruz çayı,evde demlediklerimiz gibi olmuyor.sonra vapurdaki simitçiden aldığımız simitleri(elbette ki ben veriyorum siparişleri) o da benimle parçalıyo.atıveriyoruz martılara.kahkaha.
evde oturmuş televizyona bakıyorum boş boş,az sonra film başlicak.yandaki koltukta tutmuş yavru kediyi kollarından,dizlerinin üzerinde iki ayağı,baş parmaklarıyla burnunu gıdıklıyo kedinin.ve kedi hapşırıyo.komik bi görüntü inanın.ben kıkır kıkır...
arkadaşlarla dolanıyoruz.bi mesaj yazıyorum telefona sanki ondan gelmiş gibi,ben gidiyorum diyorum sonra,beni bekliyo üsküdarda.neden anlam veremiyo kimse anlamıyorum büfeden aldığım sosisliyi yerken yüzümde bi gülümsenin asılı kalmasına.otobüsten geçenlerin içlerinden geçenleri tahmin edebiliyorum,hani beşiktaş kabataş arası bi yol var ya,hava bu kadar güzel ve ağaçlara poşet sarmışlar diye mutludur şu kız.(yanımda oysa,ne isterim daha)
(gümüşsuyunda bir ev,yerler tahta,duvarlar beyaz.kilimin kenarında,yerde cdler dizili,istediğini seç,dinle,izle,kapıcı gelip aidatı verecekmisiniz yoksa evi boşaltacak mısınız diye sorduğunda duymamazlıktan gel....)
konser,konserde bi ben oturuyorum yerde,bi de o,gerisi de umrumda değil zaten...
okulun koridorları çok ürkünç,insanlar sırayla dizilmiş,herkes hakkımda konuşuyor sanki,biliyo musun bu kızz,biliyo musun şu kız..uğultu,gürültü,içimden gelen imdat çığlığı..
endişe,annem,ablam,çok fazla endişe duymaya başlıyo halimden,mutfakta konuşurlarken duydum:
'bu kız durup durup biriyle buluşucam diyo,kaçıyo gidiyo,buluştuğu kimse de yok,geçen gün gözlerimle görmesem...'
kantinde oturuyodum,öyle güzel biri vardı ki karşımda kendimi ona bakmaktan alamıyodum.bi adamın görünüşünü duruşu,tavırları,başını sağa sola sallayışı,mimikleri oluşturur,kaşının gözünün şekli hep ikinci plandadır.inanamıyorum gördüklerime içsesimle eş bu adamın her bir hareketi.geliyor galiba,merhaba dicek galiba......

o günün gecesi bir mektup yazar.veda mektubu mu,itiraf mektubu mu,intikam mektubu mu,isyan mektubu mu,umut mu anlattığı,bilmez kimse..yanıt mektubun ulaştığı anda gizlidir çünkü.mektubu yazdığının ertesi günü yollara düşer,ermeni mezarlığı gittiği yer,enteresan mı,bi taş bulur sonunda,adı ishak,geçtiğimiz aylardan birinde yapışmış mezar taşına donuk ifadesi,ölü gibi.......(?)

'sana sarıldığım zaman sanki dünya duracak sevgilim. adem elmandan derin bi nefes çeksem içime bütün gözyaşları dinecek,bütün ateşler sönecek..
sen olmasan sevgilim,durucak dünya,bi daha hiç dönmeyecek,ben şunu yapamicam,ben bunu yapamicam bi daha,şuraya gidemicemle başlayan cümleler kurucam sanki yaşamicam... light my fire diye bi şarkı olmayacak mesela,çalmicak bi daha hiç bir yerde,hiç bir filmi izlemicem,üsküdara beşiktaşa,kadıköye,beşiktaşa,ortaköye,taksime gitmicem,adalara kalkan vapura hasret çeksem de hiç binmicem bi daha.,gümüşsuyundaki yokuşu hiç çıkmicam,yere kilim sermicem,kedilerden nefret edicem, elime kalem,önüme kağıt almicam,hiçbir adamı sahnede canlı dinlemeye gitmek için haz duymicam,martılara simit atmicam,ekmek de atmicam,hem belki onlardan da nefret edicem,toprağa dokunmicam,çiçek ekmicem,hiçbir meyvayı dalından koparıp yemicem,.çay demlemicem,demlenmiş çaydan da nefret edicem,oje sürmicem,saçlarımı yıkamicam,saçlarımı kimseye tarattırmicam,msj atmicam,gelen mesajları okumicam hatta telefon kullanmicam,belki telefonlardan da nefret edicem.,çalan hiç bir kapıyı açmicam..
yok olucam, yok olucam..
yalan sevgilim yalan,sen olmadığında bi bok değişmicek,yine aynı dönücek dünya,aynı çalacak kapılar,apartmanından bi nefes eksilmiş olucak,aynı mesaj sesiyle irkilcem ben,biri bana canım derken....
yalan sevgilim. sözler vermişken sana,bi gün bi yerde otururken karşımda oturan adamın bakışları ilgimi çekicek.yanıma yaklaşırken elimi,gözümü nereye koyacağımı şaşırıcam.artarda kurduğu cümlelerle dans etmesini öğrenicem,bana dokunmasını herşeyden çok isticem.
yalan sevgilim.yanına geldiğim zaman biliyorum ki çok şey değişmiş olucak.dünya ağzıma sıçıcak belki ama vazgeçmicem yine de hayatta kalmaktan.
ama unutmicam,yalan,bi kısmını unutmicam en azından..
herkesin endişesi hafızalardan silinecek.....'

mektup ulaşması gereken yere ulaşmıştır artık.......................................................
DEVAMI...

das leben der anderen ( başkalarının hayatı )

arşında şimdiye kadar yalnızca senin bildiğini sandığın gerçekleri suratına vururken gördüğün insan canım dediğinle aynı.
Yalvarışı gitmemen yönünde.gitme diyişi.
Bir zamanlar sana gitme desin diye canını vermeye ömrünü heba etmeye hazır sen.
Evet o sana hiç git dememişti,cümleler kurup onları kurşun misali bedeninin en hassas noktalarına sıkmaktan ibaretti yaptığı.
Ölmeni istemememiş bile olsa ,yaptıkları bu yönde bile olsa o sana hiç git dememişti.
Ama sen ne zaman gideceğini söylesen başını hafifçe öne eğip elini kalbine götürüp eyvallah çekebildi en fazla.
Git demedi ,müsaade etti.
Ve sen hep kendi isteğinle döndün.
Ondan bağımsız,sevinç naraları atmadı,kollarını açıp sevgiyle bağrına basmadı,sadece ağzının içine kurşunları doldurma işlemine kaldığı yerden devam etti.
Sen bir kez daha gidene dek.
Son gidişin çok sessiz oldu.
Oysa öncesinde hazır ettiğin yollukları teslim eder öyle giderdin.
Sessiz gidip bir daha dönmemek aklına yattı.
Vazgeçtin.
Şimdiyse o geldi.
Karşında şimdiye dek yalnızca senin bildiğini sandığın gerçekleri suratına vuruyo.
Canın.
Suratına vurması kurduğu cümleleri kötü yapmıyo,dayanılmaz yapıyo,katlanılmaz yapmıyo.
Gitme diyo.
Gitme diyişini kendi hisleriyle açıklıyo.
Herkes orda,duvarlar bile söylenenleri kaydediyo.
Belki farklı bir yol deneseydi...gitmeni istemiyorum demek yerine gitmeyi istemiyorsun ,gitme deseydi.belki deseydi...
Gece hiçbir günahı örtemeyecek kadar aydınlık.
Gece hiçbir geçmişi yok edemeyecek kadar ömre dair.
Tam da bundan,gece yazılan asla güne dair olamaz,olmaz.
Gece bütün ömürden mesul.
Ve bu mesuliyetini duvarların söylediklerini yazıya dökerek yerine getiriyor.
Gece kimse kimsenin gitmesini istemiyo.an donuyo.
DEVAMI...