Manşet

17 Şubat 2009 Salı

yekbedenken tek bedenden

Duygu yoğunlumun üstünden sayfalar geçti.
Beynimde kurduğum cümlelerin üzerinden uykular.
Sen uyumaya çalışıyodun bense geçmişimde kim varsa hepsinin karşıma dikilip bana sorular sormalarına izin veriyor, sordukları soruları bir bir cevaplamaya çalışıyordum üstelik. Seni nasıl sevdiğime onları ikna etmeye çalışıyordum. Başkası olsa kime ne der di mi. Size ne de diyebilir. Ama yok. Benim verilemeyecek hesabım olmamalı.
Bana kurduğum cümleleri hatırlatıyorlardı teker teker. Sen bana şöyle demiştin sen bana böyle demiştin. Sen benden esinlenip ne öyküler döşemiştin ve hatta sana şiir yazmayı ben öğretmedim mi ya da bu dünyada tek kutsal saydığın şeyin varlığından bile haberdar eden ben değil miyim seni.

Bocalıyordum. İkna yeteneğim cümle kurma yeteneğimle eşdeğerdi ancak konuşkan yapım suskun kaldığı zamanlar sekteye uğradığı da oluyordu. He susmanın en büyük cevap olduğu durumlar da yok değildi, doğruydu ama ben hep tercihimi diğerinden yana kullandım. Beni nasıl anlamazsınız dedim, yapabildiğimin en iyisini yapmaya çalıştım her daim,en çok kurduğum cümlelerle, kendim.

Beni anlamıyorsunuz dedim her seferinde. Ben herkesi seviyorum hala ve her şeyi geçmişimde yer alan. Nefretle anmadım. Hem kendini sevmeyen bi insan yapamaz mı bunu ancak. Ben kendimi fazlasıyla ve layıkiyle seviyorum. Çünkü elimde daha iyisi yok. Bunu öğrenmem epey zaman aldı bu doğru ancak bana verilen bu beden bana verilen bu, bu her şey yeterince iyi, yeterince yerli yerinde, yeterince kullanım hakkı bana verilmiş; nasıl sevmem. Kendimi nasıl seviyorsam kendime dahil ettiklerimi, yalnız kişileri,tümceleri değil anları, hisleri ve hatta manzaraları sevmemem olanaklı mı.
He ölçülebiliyorsa bazıları ağır basacaktır,bazıları hatırlanacaktır bazıları unutulmuştur ama ben hafızamı ‘an’ lar konusunda yeterince iyi kullanıyorum emin olun.

Uyuma dedim.
Napiyim canım dedin.

Uyuyacaktık elbet ama işte susturamıyordum bazen sesleri.

Buldum.
Onları ikna etmenin yolunu nihayet buldum. Elinden tuttuğum adam da benim gibi seviyor dedim. Aynı benim gibi seviyor. O da nefret duygusunu aşılamamış anlamını öğrendiğinden bugüne beynine. Şimdi biri çıksa gelse geçmişinden gel otur der eminim, bi çay içelim. Ve hatta toplarız bütün adamları, kadınları çay içeriz hep beraber, bunda ne var. Ben onu biliyorum, o beni. Evet kıskanırız birbirimizi ama birbirimizden en çok da. Koku alma duyumu hislerimle bağdaştırdığım zamandan beri hiç kimseden aile kokusunu almadım ben dedim onlara. Onda aile kokusu var. Sen arzuydun benim için sen vazgeçilmezdin sen kalp atışıydın sen gözyaşıydın… hepiniz bir şeydiniz,inkarım yok, cümlelerimde de yaşamaya devam ediyorsunuz üstelik, neden inkar ederim amacınız yazının güzelliğine hizmet etmekse, neden olmasın da zaten. Ama hiçbirinizde aile kokusu yok.

Ve ben onu buldum sonra.
Ve o beni buldu sonra.
Ve yağmur yağıyordu kokusu genzime takılı kaldığında, yüzümde bi tebessüm ağlamak istedim o anda, bana kızar şimdi ben o anı senin gibi anlatamıyorum diye, ama anlatıyo bana sarıldığı her anda.
Elini belime doladı. Sırtımı göğsüne yasladım,elini kavradım sıkıca,yekbeden olduk. Küçükken korktuğum zamanlarda annemlerin odasına gider annemle babamın arasına yatıverirdim ya bazen; şimdi dudaklarından öpme isteğim böyle kendini göstermiyo olsa aynı öyle bi his bu diyeceğim; aynen öyle …

Herkese göster : Tweet This ! Share On Facebook ! Share On Google Plus ! Add To Del.icio.us ! Share On Digg ! Share On Reddit ! Share On LinkedIn ! Pin It ! Post To Blogger ! Share On StumbleUpon ! Share On Friend Feed ! Share On MySpace ! Share On Yahoo Buzz ! Get These Share Buttons ! Google Bookmark ! Create PDF And Print Friendly ! Blog Feed !

3 yorum: on "yekbedenken tek bedenden"

Emre Varışlı dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Emre Varışlı dedi ki...

pişmanlık yeşilçam değildir. orada duruyordur ve Onu 'olmamak' lazımdır..

siz eminim güzel bakıyorsunuz birbirinize. alt tarafı hayat, diyen gözlerle.

:)

Aslı Aker dedi ki...

Ceren!
Yaz!
Gelmiş!

Yorum Gönder