O romanı
yazabilseydim kendimi bir şey yapmış sayabilecektim. Çünkü öyle kocaman hisler
bir yere gitmemiş olacaktı ve elimde somut bir iz kalacaktı. Bir çocuk doğurmuş
gibi olacaktım belki. O çocuk elimde olabilecekti. Ama şimdi güçsüz
hissediyorum. Cümleleri bir araya getirmeye o kadar gücüm yok ki. Üstelik bu
yeni hal en -çok kendi seçimlerimin beni yürüttüğü bir yolda iken- öyle bir hal
ki…
Define arar gibi çıplak kaldığın yerlere
bakıyorum. Tüm gizlerden uzak bir iz arıyorum. Sana ait bir iz. Ama artık kendi
çıplak kaldığım yerlere de bakıyorum. Eskiden böyle değildi. Eskiden ben ayan
beyan ortada olandım zaten. Kendimi ortaya koyandım, hem söylemeden orda
olandım. Şimdi bundan bile emin değilim. Şimdi sadece seni değil, kendimi de
arıyorum.
Her sabah
şükrederek uyanıyorum. Her gün evden dua ederek çıkıyorum ve çiçeklere bakıp
gülümsüyorum. Ama sonra soruyorum ne için? Gün içinde devam ediyorum hep ‘ne
için’. Mesele şahit olduklarımın benim
için olduklarının farkında olmamamda değil. Ne için diyorum, farkındayım ama ne
için ne yapıyorum. Farkında olmak bazen yetmiyor.
Bir abajura
bakıyorum, ne güzel, bir ağaca bakıyorum ne güzel, bir çocuğa bakıyorum ne
kadar güzel, bir eve bakıyorum, o da güzel. Bir vapura biniyorum mucize, bir
denize bakıyorum inanılmaz, bir kadın hamile, inanması güç geliyor, bir
aynaları görmezden geliyorum.
Bazen seviniyorum.
Sevinçten içim içime sığmıyor, beni bir sen anlıyorsun diye. Bazen öfkeden
çılgına dönüyorum. Öfkemin içinde öyle çok şey oluyor ki bir sürü filmin bir
sürü güzel sahnesini gösteren televizyonlar bir bir patlıyor. Öfkeden yüzüne
bakmıyorum. Yüzüne bakmasam sen yine anladığımı ben de senin anladığını
biliyorum. Ama bilmek bazen yetmiyor. Bunu da biliyorum. Ağzından bir cümle
çıkıyor sonra. Kurduğun cümleye onlarca kişi şahit oluyor ve hepsinin kafasında
aynı soru işareti oluyor bir ‘acaba’ ile birlikte. Ben gülümsüyorum, çünkü ben
her cümleyi o ‘acaba’ için kuruyorum.
0 yorum: on "define"
Yorum Gönder