Çünkü biz ceza kavramı üzerine böyle şeyler düşünüyoruz ve ceza gibi hukuk okuyoruz. Sevgisiz kalmış insanlara acıyoruz ve herkesi bir ömre yetecek kadar sevmek istiyoruz.
Onunla sohbet ederken kendim kendimi bir yangının içine atıyor. Önce saçlarım yanıyor. Sonra gözlerinden bir çocuk yangına su döker gibi oluyor. Döker gibi oluyor çünkü aslında o bardağın o yangına yetmeyeceğinin farkında. Yangın su içmek istiyor ve dünyanın bütün suları ona şelale olsa az. Saçlarım yanıyor. Saçımın ucu yansa benim neden içim yanık oluyor bunu düşünüyorum. Rüyamda yanan evler görüyorum. Yanan evler bitişleri simgeliyor. Onunla sohbet ediyorum. O bana tarih döküyor ben ona coğrafya çiziyorum. Resim defterindeki sıradağlar arasına sıralanan evler de yanıyor. Biz evlerin içinde olmuyoruz. Evler deprem yönetmeliğine uygun yapılıyor ama biz evlerin içinde olmuyoruz. Evler tarihi eser statüsünde kalıyor ama biz evlerin içinde olmuyoruz. Üstelik evlerin içinde olmamamız evlere sığamadığımız için değil. Daha kötüsü de var. Evler denize bakıyor. Deniz onlara. İçimde deniz, yangın, şelale daha…
Sonra aynaya bakarken kusurlarımı görüyorum. Sonra poz veriyor yine kusurlarımı görüyorum. Oysa ben kusurlarımla kabulümüm sonrasını bilmiyorum. Kul hakkı boy veriyor, ben kulaç atıyorum. Vicdanımı vicdan yapan her şey varken muhasebeden çakıyorum. Tarafsız bölgede bile nerede duracağımı şaşırıyorum. Üstelik bu kararsızlıktan değil, kararlarımı kendim almıyorum. (başım öne eğik, işaret parmağım yukarı dönük, hazırolda bekliyorum)
Rengarenk balonları vurmuşlar diyorsun, balona kurşun işler mi? Kim bilir bilmediğim ne çok şey biliyorsun, ben susuyorum. Sonra onlar konuşuyor sen susuyorsun. Ben susarken hayalgücünde gezintiye çıkmaya bayılıyorum, sen susarken hayallerime bombalar yağıyor. Sonra Benjamin Button bakıyor gözlerinden. Kim bilir bilmediğim ne çok şey susuyorsun. Ben sana gözlerimi kaçırmıyorum diyorum, sen gözlerinsiz bakıyorsun. Ben gözlerin olurum o zaman diyorum, sinirleniyorsun. O öfke midemi rahatsız ediyor, alca-seltzer iyi gelmiyor. Bütün ağrı kesicileri sokak köpeklerine armağan ediyorum. Kediler beni çok seviyor.
"Goethe'den Ruha Dokunan Düşünceler" yeni adıyla "Ne Demiş Goethe"
Goethe, gerçek bir Faust, İranlı, Hintli, Barbar, Yunan, İtalyan... Bütün milletlerin vatandaşı ve bütün çağların insanı. Zamanın ve mekânın dilediği bölümünde yaşar. Dünya ve tarih has bahçesidir. -Cemil Meriç
1 yorum: on "karnı ağrımasın."
tarafsız bölge yok.
Yorum Gönder