Manşet

7 Nisan 2007 Cumartesi

SİZ BENİ YANLIŞ ANLADINIZ!

Z; sevgimin kırgın hali,alfabenin son harfi,bitişim,ilkim.ufak parçalara ayrılmış ekmek kırıntılarını kapma yarışına girmiş martıları seyredalmışken siz,rüzgarda dalgalanan saçlarınızın ne kadar yakıştığını görebilseydiniz keşke kendinize. denizin köpük köpük oluşundam heyecan duyarken,içimin heyecandan titrediğini hissedebilseydiniz. dönüp bakışlarınıza ne manalar yüklerdim,beni alıp oraya buraya kaçırışınıza ne anlamlar...siz benim güneşimdiniz,çöldeki bi çiçeğin hasret kaldığı yağmura kavuşması gibi,küçük bir çocuğun yağmur sonrası gökkuşağını görmesi gibi,bir bebeğin dünyaya gelişi gibi,mucize gibi yani,siz benim dalgınlığım,siz benim susuzluğum,siz benim çocukluğum,siz benim düşlerimdiniz,SİZ......

o eylül sabahı çaldığım an kapınızı,koşup dönmek istedim çıktığım yoldan.kapıya yaklaştığınızı haber veren ayak seslerinizi işittiğimde çakılı kaldım olduğum yere.gidemedim,dönemedim.aliniz ustaca akiamdan kilitlediğiniz kapının anahtarını çevirirken nasıl bir ifadeyle yüzünüze bakacağımı düşünüyordum.kapıyı açıp gülümsediniz gözlerimin içine.elbette aklayamadınız şaşknılığınızı.küçük bir çocuğun görmemesi gerekenlerden onu sakınmaya çalışmak,annelik içgüdüsüydü belki her kadında olan.o an dillendiremediysem de beni kucakladığınız an ben haaykırıyodum içimden:ne olur bırakın BENİ!

evet benden yıllarca büyüktünüz.ama artık ben de çocuk değildim ki.bıyıklarım terlemeye başlamıştı çoktan,sesim çatlak çatlak çıkıyordu bilmez misiniz?bilirsiniz elbette,birkaç yıl önce sınıfın en ön sırasında oturan o küçük çocuk halimi de en iyi siz bilirdiniz.derdimden sıkıntımdan ilk haberdar olan da sizdiniz.öğretmenimdiniz. güzel sesinizle çınlatırken sınıfın duvarlarını,size hayran hayran bakan gözlerimi gçrmezden gelemezdiniz.okul sonrası aynı sokaktaki evimize dönerken ne güzel konuşurduk sizinle sizinle.kimsenin anlatmadığı bir dille anlatırdınız bana hayatı.kimsenin anlatmadığı ve anlatamayacağı bir dille anlatırdınız ne iyi ne doğru ne YANLIŞ...

işte kapınızı çaldığım o eylül sabahı,yüzümde yeniyetmeliğin acemiliği,yerinde duramayan dizleirmle yerinde olmayan aklım ve kalbim birşeyler anlatmaya gelmiştim size.çocukluk saflıktı işte nasıl inandırabilirdim ki sizin için dünyayı durdurabilceğime.sizi ne kadar sevdiğimi hangi cümlelerle anlatsam benimle olurdunuz,siz de seviyor muydunuz beni,aksini düşünmek bile istemiyordum. işte o sabah yalnız olaydınız evinizde kuracağım cümleler belki yüzünüzü güldürecekti,belki endişelendirecekti sizi.oysa ben ağzımı bile açamamıştım farkettiklerim karşısında.evde biri daha vardı,bana göre benden önce davranmış olandı,düşmandı.kapıya yanaştı,kim gelmiş canım dedi.bakakaldım.ona baktım.sizin aklınızdan bile geçmediğini düşündüğüm şeylerin benim aklımdan bir an olsun gitmeyenlerle aynı olduğunu biliyorum,o an,ona bakışımdan ANLADINIZ..!

Herkese göster : Tweet This ! Share On Facebook ! Share On Google Plus ! Add To Del.icio.us ! Share On Digg ! Share On Reddit ! Share On LinkedIn ! Pin It ! Post To Blogger ! Share On StumbleUpon ! Share On Friend Feed ! Share On MySpace ! Share On Yahoo Buzz ! Get These Share Buttons ! Google Bookmark ! Create PDF And Print Friendly ! Blog Feed !

0 yorum: on " "

Yorum Gönder